Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Kasten Yaralama Suçunun Cezası Ne Kadar?

Kasten Yaralama Suçunun Cezası Ne Kadar?

MADDE 86- (Değişik: 31.3.2005-5328/4. madde) (1) Kasten başkasının vücudu­na acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

  • Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle gi­derilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
  • Kasten yaralama suçunun;
  1. Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
  2. Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  3. Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
  4. Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  5. Silahla,

işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Kasten Yaralama Suçu’nun Koruduğu Hukuki Değer

Kişilerin bedenen şiddet içeren davranışlardan korunmak hakları vardır. Bunlar kişilerin bedensel, ruhsal ve akli sağlıklarını koruma, acı duymama ve bedenin dış görünüşünü koruma ve kötü davranışlardan uzak bulunma haklarıdır. Yaralama suçunda konrunan hukuki değer ise, kişilerin beden bütünlüğüdür.

Kasten Yaralama Suçu’nun Maddi Öğesi

Suçun faili herkes olabilir. Failin üstsoy, altsoy, eş veya kardeş olması ve kamu görevlisi olup sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmiş olması durumunda ceza, maddenin 3. fıkrası uyarınca arttırılarak belirlenecektir.

Kasten Yaralama Suçu’nun Mağduru

Suçun mağduru da herkes olabilir. Mağdurun üstsoy, altsoy, eş veya kardeş ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişi olması veya yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kamu görevlisine karşı işlenmiş bulunması duru­munda failin cezası maddenin 3. fıkrası uyarınca arttırılarak belirlenmelidir.

Bir kimsenin kendi bedenine ilişkin olarak bu suçu işlemesi olanaklı değildir. Bir başka deyişle yaralama suçunda fail ile mağdur birleşmez. Bir kimsenin kendi­sini yaralaması suç oluşturmaz. Belki bu tür eylemler başka bir suçun oluşmasına meydan verebilir. Sigorta parasını alabilmek için kişinin kendisini yaralamasının dolandırıcılık suçunu oluştunrıası gibi.

Kasten Yaralama Suçu’nun Konusu

Mağdurun acı verilen veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olunan bedenidir.

Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun temel şekli tanımlanmıştır.

Kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozul­masına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiştir.

Maddenin 2. fıkrasında yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin “basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması” gibi bir ölçüt getirilmiştir. Bu ifade, failin eylemi sonucunda en az cezayı gerektiren, en hafif yaralanma guru­bunu anlatmak amacıyla kullanılmıştır. Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralanmanın, hekimler tarafından farklı algılanabilecek, kişisel değerlen­dirme farklılıkları yaratabilecek bir durum olduğu düşünülmüş Adli yönden, hangi travmatik değişimlerin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ya da giderileme­yecek olduğu konusunda tüm hekimler tarafından kullanılabilecek bir liste adli tıp uzmanları tarafından oluşturulmuştur.

Buna göre tüm vücut alanına göre yüzey alanı yaklaşık olarak yüz ya da elde %5, vücudun diğer bölgelerinde %10’dan daha az olan abrazyon, kontüzyon ya da avülsiyonlar, yüz ya da elde toplam 10 cm, vücudun diğer bölgelerinde toplam 20 cm’den küçük; cilt-cilt altına penetre yaralanmalar Basit Tıbbi Müdahale ile giderilebilir.

  1. maddenin ilk fıkrasında temel yaralama eylemi düzenlenmiştir.
  2. fıkrada ise, ilk fıkradaki boyuta varmayan, yaralama eyleminin etkisinin ba­sit tıbbi tedavi ile giderilebilecek olduğu hallere ilişkin ceza yaptırımı öngörülmüş­tür.

Adli tıp uzmanları tarafından hazırlanan ekli listede “basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanma” halleri ile TCK’nm 87. maddesinde öngörülen “duyu­lardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması, konuşmada sürekli zorluk, yüzde sabit iz, yaşamı tehlikeye sokan durum vb. ve kırığın hayat fonksi-yonlarındaki etkisi”ne ilişkin ölçütlere yer verilmiş, bunların dışındaki yaralanmalar “basit tıbbi müdahale ile giderilemez” biçiminde ifade edilmiştir.

Bu durumda yaralamaya ilişkin hüküm kurulduğu sırada mağdurun yaralanma­sının hangi ölçüte uyduğuna bakılmalıdır. Yaralanmanın niteliği basit tıbbi müdaha­le ile giderilemeyecek ölçüde olup 87. maddede öngörülen hallere de uyan bir nite­lik taşımaması durumunda failin eylemi 86. maddenin 1. maddesinde öngörülen temel yaralama suçu kapsamında değerlendirilmeli ve yaptırım bu fıkraya göre uygulanmalıdır. Yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olması durumunda uygulanacak hüküm 86. maddenin 2. fıkrasıdır.

Yaralama eyleminin doğrudan doğruya fail tarafından işlenmesi gerekli değil­dir. Mağdur tarafından yapılan hareketin yaralanmaya yol açması durumunda da yaralama suçunun işlendiğini kabul etmek gerekir.

  1. FIKRA

Maddenin üçüncü fıkrasında suçun ağırlaştırıcı hallerine yer verilmiştir. Bu fıkraya göre:

Kasten yaralama suçunun;

  1. Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
  2. Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye
    karşı,
  3. Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
  4. Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  5. Silahla,

îşlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.

Yaralamanın üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenmesi

  1. fıkranın (a) bendinde, kasten yaralama suçunun belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilere yani üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, bu suçun ağırlaştırıcı hâli olarak tanımlanmıştır.

Yaralamanın beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak du­rumda bulunan kişiye karşı işlenmesi,

Bu bendin uygulanması için failin eylemini ruh ve beden bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğunu düşündüğü kimseye karşı gerçekleştirmesi ye­terlidir. Mağdurun aslında kendisini savunabilecek güce sahip olmasının önemi bulunmamaktadır. Bu durum suç kastı içinde değerlendirilmelidir.

Yaralamanın kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi,

Suçun kamu görevlisine karşı ve görevini yerine getirmesi dolayısıyla işlenme­si, bu suçun ağırlaştırıcı hâli olarak kabul edilmiştir. Suçun salt kamu görevlisine karşı işlenmesi yeterli değildir; mağdurun, görevinin gereklerine uygun davranması dolayısıyla yaralanması gerekir. Hatta, kamu görevliliği sıfatı sona ermiş olsa bile, kişinin kamu görevinin gereklerine uygun davranması dolayısıyla yaralanması hâ­linde de bu ağırlaştırıcı hal oluşacaktır.

Yaralamanın kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanıl­mak suretiyle işlenmesi,

Yaralama suçunun işlenmesi bakımından kamu görevinin sağladığı nüfuzun (etkinliğin) kötüye kullanılması, bir kolaylık sağlamaktadır. Maddede hangi davra­nışların nüfuzun (etkinliğin) kötüye kullanılması olduğu açıklanmamış olmakla birlikte, görev sınırlarını aşan ya da görevle ilgili bulunmayan her türlü davranış suçun, “nüfuzun kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi” olarak nitelendirilmelidir.

Yaralamanın silahla işlenmesi,

Kanun “silah” deyiminden nelerin anlaşılması gerektiğini 6. maddesinin (f) bendinde belirtmiştir. Buna göre silâh deyiminden;

  1. Ateşli silâhlar,
  2. Patlayıcı maddeler,
  3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
  4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
  5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerin,

anlaşılması gerekir.

Kasten Yaralama Suçu’nun Manevi Öğesi

Suç doğrudan kast ve olası kast ile işlenebilir. Madde metninde suçun “kasten yaralama” olarak ifadesinin nedeni yaralama suçunun taksirle de işlenebileceğini belirtmek içindir.

Failin başkasının vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneği­nin bozulmasına neden olma bilinç ve iradesi ile eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralanmış olması du­rumu, daha az cezayı gerektirdiğinden sanık yararına olarak failin kastının daha basit suça yönelmiş olduğu düşünülmelidir.

Saikin önemi yoktur. Şaka ya da alay saiki ile gerçekleştirilen eylemler de ya­ralama suçunu oluşturur.

Kasten Yaralama Suçu’nun Cezası

Kasten yaralama suçunun temel şeklini işleyen faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Kasten yaralama suçuna ilişkin 3. fıkrada öngörülen ağırlaştırıcı nedenlerin bu­lunması durumunda fail hakkında şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranın­da artırılır.

Kasten Yaralama Suçu’nda Uzlaşma – Kovuşturma – Görevli Mahkeme

Maddenin 2. fıkrasında öngörülen basit yaralamaya ilişkin kovuşturma şikayet koşuluna bağlanmıştır. Ancak, yaralanma nitelik olarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte bile olsa 86. maddenin 3. fıkrasında öngörülen hallerin bulunması durumunda şikayet koşulu aranmaz.

TCK’mn 73. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca soruşturulması ve kovuş­turulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.

Yaralama suçunun 86 maddenin 3. fıkrasının uygulanmasını gerektiren nitelikli halleri dışında kalan 1. ve 2. fıkrasında öngörülen halleri, 5271 sayılı CMK’nm 5560 sayılı Kanunla değişik 253./1 maddesine göre uzlaştırma hükümlerine tabidir. Yaralamanın ihmal suretiyle işlenmesi durumunda da 86/3. madde uygulaması hariç olmak üzere 253/1. madde hükmü uyarınca uzlaşma hükmünün uygulanması gere­kir.

Suçun kovuşturulmasmın şikayet koşuluna bağlı olmadığı hallerde değildir so­ruşturma ve kovuşturma işlemleri doğrudan C.Savcılığı tarafından yapılır. 86/1. maddeye uyan bir yaralama eyleminde mağdurun şikayetinin bulunmaması duru­munda soruşturma ve kovuşturma işlemleri için uzlaşma hükümlerinin uygulanması CMK’nın 253/1. maddesi gereğidir. Şikayetin bulunmaması halinde ise suçun so­ruşturulması ve kovuşturulması olanaklı olmadığı gibi, uzlaşma hükümlerinin uygu­lanması olanağıda yoktur. Şikayetçi olmayan ve şahsi haklarından vazgeçtiğini ayrıca ve açıkça belirtmemiş olan mağdurun TCK’mn 73/7. maddesi uyarınca hukuk mahkemesinde şahsi hak talebinde bulunabilmesi olanaklıdır. Ancak şikayet­çi mağdurun uzlaşma işlemleri sırasında ve uzlaşma sağlanması durumunda bu haklarından vazgeçmesi söz konusu olabilecektir. Çünkü CMK’nın 253/19. maddesi hükmüne göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz. Açılmış olan davadan ise feragat edilmiş sayılır.

Uzlaşmanın nasıl yapılacağı CMK’nın 253. maddesinde hükme bağlanmış ise de, uzlaşmanın kapsamından ve içeriğinden söz edilmemiştir. TCK’nm 86/2. maddesinde öngörülen yaralama eylemi mağdurunun şikayet­çi olması halinde uzlaşma hükümleri uygulanmalı, şikayet bulunmaması durumunda ise savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmelidir. Çünkü 86/2. maddede öngörülen suçun kovuşturulması şikayet koşuluna bağlıdır. Şikayet bu­lunmaması halinde uzlaşma işlemine başvurulması olanağı bulunmamaktadır.