Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Aile Mahkemelerindeki davaların çoğunluğunu oluşturmaktadır. Uygulamada «şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı» boşanma olarak da adlandırılan bu davanın kabul edilelebilmesi için kural olarak iki koşulun gerçekleşmesi aranır:

  • Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması,
  • Davacının ağır kusurlu olmaması,

Davacının ağır kusurlu olması halinde boşanmaya hükmedebilmek için;

  • Davalının açılan davaya karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılma­sı niteliğinde bulunmalı,
  • Evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından ko­runmaya değer bir yarar kalmamış olmalıdır.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur:

  1. M.K. m. 166/1,2 uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için da­valının az da olsa mutlaka kusurunun bulunması gerekir. Hiçbir kusurlu davranışı belirlenemeyen davalı aleyhine bu maddeye dayanılarak dava açılamaz.

Genel boşanma nedeni olduğundan, aslında özel boşanma koşluna giren olaylara (örneğin zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme) dayanılarak da bu maddeye (md. 166/1,2) göre dava açılabilir. Evlilik birliğini temelinden sarsan olaylar nelerdir?Eşler arasında sevgi ve saygının ortadan kalkmasına neden olan olayların başında; Sadakatsizlik, hakaret, eşe karşı şiddet uygulanması uygulamada en çok karşılaşılanlardır. Uzun süren evliliğe rağmen cinsel ilişkinin kurulmamış olması da Yargıtay tarafından bo­şanma nedeni olarak kabul edilmektedir.

Eşlerin uzun zaman ayrı yaşamaları, nikahtan sonra düğünün ya­pılmamış olması, eşlerden birinin çocuk yapma yeteneğinin bulunma­ması, eşler arasında yaş farkının olması gibi nedenler ise tek basma bu maddeye dayanılarak açılan davanın kabulü için yeterli değildir.

Evlilik birliğinin sarsılması (T. M. K. m. 166/1,2) nedenine dayalı bo­şanma davasında dikkat edilmesi gereken başlıca özellikler şunlardır:

  • Davaya esas olan söz veya davranış ne zaman hangi koşullarda gerçekleşmiştir? Söz ve davranışın tepki niteliği bulunmakta mı­dır ?Örneğin kendisine şiddet uygulayan eşine karşı olay anında hakaret eden eşin davranışı tepki olarak görülebilir. Ancak olaydan sonra da hakaretin devam etmesi halinde artık tepkiden sözedilemez. Yine sada­katsiz davranan eşine bir nedenle sürekli başkalarının yanında hakaret eden eşin davranışı da «tepki» olarak görülemez.
  • Davada dayanılan olaydan sonra evlilik birliği devam etmiş mi-dir?Bazen, evlilik birliğinin sarsılmasına gerekçe olarak gösterilen olay­dan sonra uzun süre evliliğin sürdüğü anlaşılmaktadır. Örneğin yirmi yıl süren, çocukları bulunan eşlerin nikah veya düğün merasimi sırasın­daki yada yıllarca önce gerçekleşen olaylara dayandıkları, «görücü usulüyle» evlendiklerini, kültür ve dünyü görüşlerinin farklı olduğunu açıkladıkları görülmektedir. Önceki olayların affedildiği, enazından hoşgörüldüğünün kabulü gereken böylesi durumlarda m. 166/1,2’ye dayanılarak açılan davanın reddi gerekecektir. Benzer şekilde, boşanma­ya neden olabilecek nitelikte kusurlu davranışı sabit olan eşiyle barışma girişirninde bulunan eşin davası da reddedilecektir.

Boşanma davasına dayanak oluşturan olaydan sonra eşin eve dön­mesi için ihtar kararı gönderilmesi veya daha önce aynı olaya dayanıla­rak açılan boşanma davasından feragat edilmiş olması halinde de; önceki olayların hoşgörüyle karşılandığı kabul edileceğinden boşanmaya karar verilemez.

Bu davada «kusur tesbiti», davanın kabulü için temel unsur olması ve hükmedilecek maddi, manevi tazminat, yoksulluk nafakası bakımından büyük önem taşır. Tarafların boşanmayı gerektirir nitelikte kusurlu bir davranışları tesbit edilemediğinde veya evlilik birliğinin sar­sılmasına neden olan olaylarda davacının tam kusurlu olduğunun anla­şılması durumunda dava reddedilecektir. Kural olarak davalının ağır kusurlu veya eşlerin eşit kusurlu olduklarının belirlenmesi halinde bo­şanmaya karar verilebilecektir. Davacının ağır kusurlu, davalının ise az kusurlu olduğunun gerçekleşmesi durumunda ise ancak; davalının bo­şanmaya karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından da korunmaya de­ğer bir yarar kalmamışsa boşanmaya hükmedilebilecektir.

Yoksulluk nafakası az kusurlu veya eşit kusurlu eşe (md. 175), bo­şanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat ise (md. 174) an­cak «daha az kusurlu» eşe verilebileceğinden bu davada eşlerin kusur oranlarının doğru olarak belirlenmesi çok önemlidir.