2022 YARGILAMANIN YENİLENMESİ DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
Ceza Hukuku Bakımından Yargılamanın Yenilenmesi
Ceza Muhakemeleri Kanununda kanun yolları ikiye ayrılmıştır. Bunlar olağan kanun yolları ve olağanüstü kanun yollarıdır. Olağan kanun yolları, itiraz, istinaf ve temyizdir. Olağan kanun yollarına kesinleşmemiş hükümlere karşı başvurulabilir. Olağanüstü kanun yolları ise CMK 308 uyarınca Yargıtay cumhuriyet başsavcının itiraz yetkisi, yasa yararına bozma ve yargılanmanın yenilenmesidir. Makalemizde olağanüstü kanun yollarından olan yargılamanın yenilenmesi incelenecektir.
Yargılamanın Yenilenmesi
Yargılanmanın iadesi kanun yoluna kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı başvurulabilir. Mahkemeler tarafından verilen kesin hükümde, işin niteliği ya da hukuka aykırı bir değerlendirmenin mevcut olması durumunda sanığın lehine ya da aleyhine sonuç doğmuş olabilir. Yargılamanın yenilenmesinin amacı hükmün kesinleşmesinden sonra anlaşılan adli hatanın giderilmesidir. Nitekim gerçek suçluların bulunması ve gerçekten suç teşkil eden fiilin cezalandırılmasında hem sanığın hem toplumun yararı bulunmaktadır.
Yargılanmanın Yenilenmesi Yoluna Kimler Başvurabilir?
Yargılanmanın yenilenmesi yoluna resen gidilmez, mutlaka bu kanun yoluna gidilmesi yönünde talep bulunmalıdır. Bu talebi hükümlü, hükümlü ölmüşse eşi, üst soyu, altsoyu ve kardeşleri, bu kişiler de mevcut değilse Adalet Bakanı gerçekleştirebilir. Hükümlü, müdafi, hükümlünün yasal temsilcisi ve eşi bu yola hükümlü lehine, beraat eden sanık ve cumhuriyet savcısı ise hem lehe hem de aleyhe olarak başvurabilir. Katılan sıfatını taşıyan kişiler ve ceza muhakemesi sırasında katılma isteği karara bağlanmış ya da reddedilmiş olanlar ile katılan sıfatını alabilecek nitelikte suçtan zarar görenlerde kanun yollarına sanık ya da hükümlünün aleyhine müracaat edebilirler.
Yargılanmanın Yenilenmesi Kanun Yolunda Başvuru Süresi Ve Başvuru Şartları
Söz konusu kanun yoluna başvuru herhangi bir süre ile sınırlandırılmamıştır. Çünkü adli hatanın ne zaman fark edileceği belirli bir süreye bağlanamaz. Ancak bu kuralın bir istisnası bulunur. AİHM kararlarına dayanan başvurular, AİHM kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde yapılmadır. Bir yıllık süre hak düşürücü süredir.
Yargılamanın yenilenmesi talebi kural olarak kararı veren mahkemeye yapılır. Ancak ilk hükmü veren hâkim tarafından yargılanmanın yenilenmesi davası görülemez. Yargıtayın doğrudan hüküm verdiği hallerde Yargıtay ilgili hukuk dairesine yada Yargıtay ceza genel kuruluna istem sunulmalıdır. İstem yazılı olmak zorundadır. İstem dilekçesinde yenilenme nedenleri ve deliller yer almalıdır. Talep kabul edilirse yedi gün içinde talep hakkında diyeceklerini bildirmeleri için ilgili tarafa ve cumhuriyet savcısına tebligat yapılır.
Bir kere yargılamanın yenilenmesi talebi ret edilirse yeni bir sebep ve delillerle yeniden talepte bulunulabilir. Bunun için hükümlünün lehine ya da aleyhine yargılanma nedenlerinin bulunması ve yeni nedenlerin ortaya çıkması gerekir. Bir başvurucunun yapacağı her başvuruda farklı nedenlere dayanmış olması aranır. Yargılanmanın yenilenmesi davası açılması hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme infazın geri bırakılması veya durdurulması kararı verebilir. Hükümlü bu karara itiraz edemez. Ayrıca bu dava hükümlü sıfatını etkilemez, yalnızca infaza ara verilmesini sağlar.
Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri
Sahte belge kullanılması; Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması yeniden yargılanma nedenidir. Bu sebep hem lehe hem de aleyhe yargılanma sebebi olabilmektedir. Sahte belgenin sanık ya da hükümlünün haberi olmaksızın hazırlanması lehe, haberi olup da hazırlanması ise aleyhe yargılanmanın yenilenmesi nedenidir. Doktrinde söz konusu sahteciliğin belgede sahtecilik boyutuna varmış olmasının gerekip gerekmediği tartışma konusudur. Her ihtimalde ileri sürülen belgenin hükmün hukuka aykırılığına yol açması gerekir. Bu da duruşmada kullanılması ve hükmü etkilemesiyle mümkündür.
Yalancı tanıklık ya da gerçeğe aykırı bilirkişilik yapılmış olması; Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükümlü aleyhine kast veya ihmalle gerçek dışı tanıklıkta bulunduğunun veya oy verdiğinin anlaşılması yargılanmanın lehe yenilenme nedenidir. Yapılan tanımdan ulaşılan ilk sonuç, bilirkişi ya da tanığın yeminli dinlenmiş olmasıdır. Tercüman için de bu hüküm uygulanır. Burada önemli olan yalancı tanıklık ya da gerçeğe aykırı bilirkişilik yapılmasının verilen hükmü etkilemesidir.
Hâkimin görevini ifa ederken suç işlemesi; Hâkimin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi yargılamanın lehe yargılanma nedenidir. Bu madde ile aranan hâkimin görev suçu işlemiş olmasıdır. Hâkimin suç işlemesi durumunda, işlenen suçun hükmü etkilemesi aranmamaktadır. Suç işleyen hâkim hakkında mahkûmiyet hükmü bulunmalı ya da mahkûmiyet hükmünün delil yetersizliğinden başka bir nedenle verişmemiş olduğu anlaşılmalıdır. Ayrıca hâkimin kusuruna hükümlünün neden olmaması gerekmektedir.
Hükme katılmış hâkimlerden birinin aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmesi yargılamanın aleyhe yenilenme nedenidir.
Dayanak hükmün ortadan kalkması; Ceza hükmü, hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup, bu hükmün kesinleşmiş bir diğer hüküm ile ortadan kaldırılması yargılamanın lehe yargılanma nedenidir. Bu nedende ceza mahkemesi hükmünün dayanağını hukuk mahkemesi hükmü oluşturmalıdır. Ancak dayanak hukuk mahkemesi hükmü başka bir kesin hükümle ortadan kaldırılmış olmalıdır.
Yeni olay ve delillerin bulunması; yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunların yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması yargılamanın lehe yargılanma nedenidir. Yeni delil ve ya olaylar mahkûmun suç işlemediğini değil daha hafif bir suç işlediğini de ortaya koyabilir. Bu nedende mahkemeye sunulan delillerin veya vakıaların yeni olması aranır. Hükmü veren mahkemeye bildirilmediği için hükümde dikkate alınmayan her türlü olay ve delil mahkûm tarafından önceden bilinip bilinmemesine bakılmaksızın yeni olarak nitelendirilmektedir. Kesin hükümden önce mevcut olup mahkemeye sunulmayan deliller de yeni sayılır. Daha önceden mahkemeye sunulmuş ancak mahkemece inandırıcı bulunmadığı için değerlendirme dışı tutulmuş delil ve olaylar yeni değildir. Yenilik delillerin taraflarca bilinmesine değil mahkemece bilinmesine göre belirlenir. Ayrıca yeni delil veya olayın önemli mahiyet taşıması, tek başına veya diğer delillerle hükümlünün beraatını ya da daha az ceza almasını sağlayacak nitelikte olması gerekir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Konuya İlişkin Karar Vermesi; Türk mahkemelerinde verilen ceza hükmünün AİHS’nin veya eki protokollerinin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının AİHM kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi yargılanmanın lehe yenilenme sebebidir. AİHM kararları kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunulmalıdır. Bir yıllık süre hak düşürücü süredir.
Sanığın ikrarı; sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunması yargılamanın aleyhe yenilenme nedenidir. Hâkim önünde ikrar yalnızca beraat kararı verilmişse geçerli olur. İkrar iştirak halinde işlenen suçlarda diğer suç ortaklarına sirayet etmez, sadece ikrarda bulunan açısından etkili olur. İkrarı sanığın yapması ve ikrarın güvenilir olması gerekir. Güvenirlik yargılamanın yenilenmesi başvurusunu inceleyen mahkeme değerlendirir. Sanık dışındaki kişilerin ikrarına dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez. Sanık dışındaki kişilerin ikrarı yeni delil ve olay niteliğinde olduğundan hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesine başvurulabilir.
Yargılamanın Yenilenmesinde Kabul Edilmeyecek Haller
Yargılamanın yenilenmesi nedenleri kanunda sınırlı sayı ilkesine göre sayılmıştır. Mahkemenin yasayla belirlenen sınırlar içerisinde, takdir yetkisini kullanarak belirlediği cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılanmanın yenilenmesi kanun yoluna başvurulamaz. Mahkemelerin takdir hataları önemli adli hatalardan sayılmamıştır. Bununla birlikte hatanın giderilmesini sağlayacak başka bir yol varsa da yargılamanın iadesi kanun yoluna başvurulamaz. Adli hata olağan kanun yolları ya da diğer olağanüstü kanun yollarına başvurularak giderilebiliyorsa yargılamanın iadesine konu olamaz.
Yargılamanın Yenilenmesinde Ceza Muhakemesi Usulü
Yargılanmanın yenilenmesi talebi kabul edilirse yeniden yargılama yapılır ve ilk yargılamadaki tüm eksiklikler giderilir. Öncelikle delillerin toplanması aşamasına geçilir. Delillerin toplanması aşamasına geçilmesi için başvurunun kabul edilmesi yeterlidir. Mahkeme delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi, kendisi de bu hususları yerine getirebilir. Araştırılan deliller yenileme nedeniyle bağlantılı olan delillerdir. Mahkeme başvurucunun yargılanmanın yenilenmesi sebebi olduğunu ileri sürdüğü delillerle bağlı değildir. Kendisi de resen delil toplar. Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.
Yargılamanın yenilenmesi isteminin reddi kararı, talepte ileri sürülen iddialar yeteri derecede doğrulanmazsa ve sahte belgenin, tanığın yalan beyanının ya da bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalaasının önceki hükme etkisinin olmadığının anlaşılması üzerine verilmektedir. Bu ihtimalde talep esassız olması nedeniyle duruşma yapılmadan ret edilir. Yargılamanın yenilenmesi ret edilirse sonradan yeni delillerle yeniden yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir.
Yargılamanın yenilenmesi talebi ret edilmezse mahkeme yargılamanın yenilenmesine ve duruşma yapılmasına karar verir. Yeniden duruşma yapılan mahkeme ya önceki hükmü onar ya da hükmü iptal ederek dava hakkında yeniden hüküm verir. Onaylama kararı esasen yargılamanın yenilenmesi kararının ret edilmesi anlamına gelir. Aleyhe değiştirme yasağı uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemi, hükümlünün lehine yapılmışsa, yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatın veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir. Bunun dışındaki durumlarda da mahkeme bu hususta yeterli delil olması halinde, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra, duruşma yapmaksızın hükümlünün derhal beraatın karar verir. Mahkeme beraat kararı ile birlikte önceki hükmün ortadan kaldırılmasına da karar verir
CMK 321/3 uyarınca yargılanmanın yenilenmesi talebinin reddi ve ya kabulü kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilir. Yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun ret olunmasından ileri gelen giderleri öder. Yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuran Cumhuriyet savcısı ise, sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir. Yargılamanın yenilenmesi yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür. Yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen mahkûmiyet hükmü ya da önceki hükümde değişiklik yapan tüm hüküm ve kararlar Adli Sicile işlenir. Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmi Gazete ile ilan olunacağı gibi mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de ilan edilebilir.
Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadı- ğı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141 ila 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
… Merkez Adalet Sarayı
… 10. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİNE;
DOSYA NO : .. / .. Esas
YARGILAMANIN YENİLENMESİ
İSTEMİNDE BULUNAN … : M – …
KONU : … 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … /… esas, … / … karar sayılı kesinleşmiş mahkumiyet kararına karşı yargılamanın yenilenmesi istemi ve mevcut yükümlülüğün yerine getirilmesinin durdurulması talebidir.
AÇIKLAMALAR:
… hakkında … 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … / … sayılı kararı ile 2240 TL kesin nitelikte adli para cezasına hükmedilmiştir. Mahkeme kararı hukuka aykırı olmasına rağmen adli para cezasının kesin nitelikte olması nedeniyle, herhangi bir kanun yoluna başvurma imkanı olmamıştır.
I. MÜDAFİİ YARDIMINDAN YARARLANMA HAKKININ İHLAL EDİLMESİ
Mahkemece adli yardım isteği konusunda talebin yapıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilme yapılmak suretiyle, adli yardım isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin adli yardımla savunma hakkı ihlal edilerek hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Oysaki; mali imkânlardan yoksun olduğu için müdafii aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirdi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2018/444 E. , 2018/1469 K. : Adil yargılanma hakkı, Anayasanın 36/1. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6/1. maddesinde de “Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, …görülmesini isteme hakkına sahiptir” denilerek teminat altına alınmıştır. Adil yargılanma hakkının muhtevası, savunma ve müdafii yardımından faydalanma hakkı yönünden iç hukukumuzun da bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesinde belirlenmiştir. Buna göre, bir suç ile itham edilen herkes, kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafiin yardımından faydalanmak, eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek hakkına sahiptir. Anılan madde gereğince, bir suç isnadı altında bulunan kişi savunma hakkının kullanılmasında, kendisini bizzat savunma, seçtiği bir müdafi yardımından yararlanma ve bir müdafi tayin etme imkanından yoksun ise ve adaletin selameti için gerekli görülürse resen atanacak bir müdafi yardımından yararlanma olmak üzere üç ayrı hakka sahiptir. Bu nedenle, suç isnadı altında bulunan kişinin kendisini bizzat savunması talep edilemez. Savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılması imkânını sağlayan müdafi yardımından yararlanma hakkı, aynı zamanda adil yargılanma hakkının diğer bir unsuru olan “silahların eşitliği” ilkesinin de gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Pakelli/Federal Almanya Davası, Başvuru No: 8398/78, 25.04.1983).
II. DELİLLERİN EKSİK VE HATALI DEĞERLENDİRİLMESİ
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.05.2013 tarih ve 2012/5 esas 2013/248 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde, kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur.
OLAYIN EN ÖNEMLİ DELİLİ OLAN 4 ADET SES KAYDI
ÇÖZÜLMEDİĞİ İÇİN OLAYIN NETLEŞMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR,
SÖZ KONUSU DELİLLERE GEREKÇELİ KARARDA YER VERİLMEMİŞTİR.
Bkz. AİHM’nin Pronina v Ukrayna Davası : Taraflardan birisinin ileri sürdüğü veya karşı tarafın ileri sürüp diğer tarafın dayandığı delilleri dikkate almamak, değerlendirmemek ve bunları hüküm gerekçesinde zikretmemek, söz konusu hakkın ihlali anlamına gelir. Mahkeme adil yargılanma hakkının bir gereği olarak, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde incelemekle görevlidir.
Bkz. AİHM’nin Piersack/Belçika ve Holm/İsveç Davası : Tarafsızlık, davanın çözümünü etkileyecek bir önyargı ve peşin hüküm yokluğunu ve hâkimin taraflardan birisinin leh ya da aleyhine davrandığı duygusuna neden olmamasını ifade eder.
Özetleyecek olursak hükmün, tüm delillere ve bu delillerin yorumuna dayandırılması gerekirken gerçekle örtüşmeyen yetersiz varsayımlara dayandırılması hatalıdır.
III. HÜKMÜN SÖZDE GEREKÇE İLE VERİLMESİ
Gerekçesizlik, gerekçenin sadece hiç yazılmamış olması demek değildir. Yazılmış olan gerekçelerin yetersiz kalması veya kalıplaşmış formüle ifadelerden ibaret olması yani sözde (görünürde) gerekçe anlamına geldiğinden, gerekçesizlik olarak kabul edilmektedir. Gerekçede olayın aydınlatılmasına yetecek ölçüde delillerin irdelenmesi, sabit sayılan vaka ile sonuç arasında zorunlu olan mantıklı bağın gösterilmiş olmasının gerektiği yargı kararlarında vurgulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 08.01.1958 tarih ve 1/1-1 sayılı kararında da “ delillerin ayrı ayrı değerlendirilip, niçin kabul edildiğinin ve ya niçin ret edildiğinin belirtilmeden, sadece toplanan delillere göre ” şeklinde ifade ile kurulan hükmün gerekçesiz sayılacağı belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/22-206 E. , 2013/1500 K. : Söz konusu değerlendirmenin, hüküm gerekçesinde yapılması adil yargılama için gerekli ve zorunludur. Eksik, yetersiz, tutarsız veya salt şekli anlamda görünüşte gerekçe yazılması, bu hakkın ihlâli sonucunu doğurmaktadır. Yargı organları, her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, hangi maddî ve hukukî sebeplerle karar verdiklerini gerekçelerine yansıtmalıdır. Ortaya çıkacak karar, hukukun genel ilkelerine, mevzuata ve yerleşik içtihatlara tamamen aykırı ve sürpriz sayılacak nitelikte olmamalıdır. Adil yargılanma hakkı, mahkemenin, vermiş olduğu hükümde tatmin edici bir gerekçe kullanmasını gerekli kılar. Oysa somut olayda delil ve delillerin yorumundan daha çok hayatın olağan akışı ölçütüne dayanılmış, bilimsel temelden ve nesnellikten yoksun varsayıma dayalı çıkarımlar gerekçe olarak zikredilmiştir. Yargı makamları sadece yargılamanın taraflarının değil, karar hakkında bilgisi olan toplumun tüm fertlerinin adalete olan inanç ve güvenini sarsacak yorum, değerlendirme, inceleme ve yargılama faaliyetinden özenle kaçınmalıdır. Çünkü adil yargılama hakkı, sadece yargılamanın taraflarını ilgilendiren bir kavram değildir. Bu hak bir ülkenin yargı egemenliği altındaki tüm bireyleri ilgilendiren evrensel bir kavramdır.
Söz konusu hükümde; delil ve delillerin yorumundan daha çok hayatın olağan akışı ölçütüne dayanılmış, bilimsel temelden ve nesnellikten yoksun varsayıma dayalı çıkarımlar gerekçe olarak zikredilmiştir. Yargı makamları sadece yargılamanın taraflarının değil, karar hakkında bilgisi olan toplumun tüm fertlerinin adalete olan inanç ve güvenini sarsacak yorum, değerlendirme, inceleme ve yargılama faaliyetinden özenle kaçınmalıdır. Çünkü adil yargılama hakkı, sadece yargılamanın taraflarını ilgilendiren bir kavram değildir. Bu hak bir ülkenin yargı egemenliği altındaki tüm bireyleri ilgilendiren evrensel bir kavramdır.
ESASTAN HAGB SAVI :
Adli sicil kaydında yer alan son suçtan ötürü verilen cezanın 5 yıldan az olması ve cezanın infaz edildiği tarihten itibaren tekerrür hükümlerinin uygulanması için öngörülen 3 yıllık süre geçtikten sonra yargılama konusu suçun işlenmesi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde yasal bir engel değildir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/3311 E. , 2018/4875 K. : Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Dairemizin yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, yasa metninin tekrarı gerekçe olmadığı gibi yasalarda yer alan hükümler uygulanırken gösterilen gerekçelerde çelişkiye, zafiyete düşülmemesi ve dosya kapsamı ile uygun karar verilmesi gerekir. Engel hükümlülük kaydı bulunmayan, duruşma tutanağına ve dosyaya yansıyan olumsuz bir hali olmayan, savunmasında suçunu ikrar eden, suçun işleniş şekilleri ve sair haller gözetilerek alt sınırdan, adli para cezası tercih edilerek ceza tayin edilen sanık hakkında “…duruşmadaki hali ve samimi beyanı lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek…, takdiri indirim hükümleri uygulanmasına rağmen, “…yeniden suç işlemeyeceği konusunda mahkemede olumlu kanaat gelmediği gerekçesi ile” şeklindeki yasal ve dosya kapsamı ile uyumlu olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, Bozmayı gerektirir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2015/3109 E. , 2015/23531 K. : Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında; 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK.nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın yüklenen suçtan sonra eşlenen ve kesinleşen karar ile infazından itibaren üç yıl geçen mahkumiyet hükümlerinden bahisle “adli sicil kaydı ve arşiv kaydı içeriği nazara alınarak sanık hakkında CMK.nun 231. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” denilerek yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2002 tarih ve 6-95/252 sayılı kararında, gerekçesiz karar verilmesinin kesin bozma nedeni olduğu belirtilmiştir.
IV. HÂKİMİN REDDİ İSTEMİ VE GERİ ÇEVRİLMESİ
Tanıkların tamamı dinlenmek üzere adresinden çağrı kağıdı ile tek seferde çağrılmıştır. Buna karşın; …’ın tanık yoklamasında hazır olduğu görülmesine rağmen huzura alınmayarak beyanına başvurulmamış ve tekrardan dinlenmek üzere çağrılmasına karar verilmiştir. Usulüne uygun olarak ret sebepleri hakkındaki görüşleri yazılı bildirmesini müteakiben, mahkemece ” ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı ” gerekçesiyle geçiştirilerek geri çevrilmiştir.
Mesele şu ki; duruşma esnasında delil duruşması istemine ve delillere duruşma tutanağında da yer verilmediği gibi olumlu ya da olumsuz bir kararda verilmemiştir. Akabinde dosyanın tam olarak incelenmediği yönünde kesinliğe yakın kuvvetli şüpheler belirmiştir. Nitekim, gerekçeli karar da yargılarının gerçeğe uygunluğunu belgeyle ya da eylemle ortaya koymaktadır.
Ceza Muhakemesinin çabuk yapılması sanık bakımından, ya suçsuzluğunun anlaşılarak kaygıdan kurtulması ya da bir an önce cezalandırılarak onun iyileştirilmesi işine bir an önce başlanması, toplum için de ibret ve teskin edici olması yönünden önemlidir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/44944 E. , 2018/1677 K. : 5271 sayılı CMK’nın 27. maddesinde, reddi istenen hakim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesince karar verileceği, 29. maddesinde reddi istenen hakimin red hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız gecikmesinde sakınca bulunan işlemleri yapacağı, hakimin oturum sırasında reddedilmesi halinde, bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunacağı, 216. madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenmesine geçilemeyeceği ve ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hakim tarafından bir sonraki oturuma başlanamayacağı belirtildiği halde, hakimin reddi talebi hakkında sulh ceza mahkemeleri kaldırıldığından yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesince karar verilmeden hüküm kurulmuştur.
V. MİLLETLER ARASI ANDLAŞMALARA UYULMASI ZORUNLULUĞU
Anayasa’nın 90. Maddesinin son fıkrasında; ” Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. ” düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde AİHS iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası olduğu anlaşılmakadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/10-1618 E. , 2013/821 K. (ve) 2014/10-1007 E. , 2015/552 K. : Anılan hüküm uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası Sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır. Türkiye tarafından onaylanan Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa’nın 90. Maddesi uyarınca iç hukuk kuralı haline geleceğinden, hakimin bu kuralları da Türk Hukuku kapsamında uygulaması gerekir.
VI. YARGILAMANIN YENİLENMESİ TALEBİNİN İNCELENMESİ
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2018/5199 E. , 2018/12659 K. : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 23/3. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapan hakim aynı işte görev alamaz” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanunun 318/1. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.” şeklindeki düzenleme karşısında, ilk kararı veren Hakim …’un olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşlerinin ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşlerinin etkisi altında kalabileceği, bu sebeple adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği hususu gözetilmeden itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda arz ve izah edilen sebep ve gerekçeler mucibince; takdir ve ifası makamınıza ait olmak üzere, hukuka açıkça aykırı olan … 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … / … esas, … /… karar sayılı kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün bozulması amacıyla üzerine atılı suçlardan YARGILAMANIN YENİLENMESİNE ve hakkındaki ilamın kesin olması nedeniyle, infazına başlanılmış ise 5271 sayılı CMK. m. 312/2 gereği İNFAZIN DURDURULMASINA karar verilmesini, yüce makamınızdan yüksek saygıyla diler, tensip ve görüşlerinize arz ederim. 22/10/2018
..
e-imzalıdır.
…………. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA ESAS NO : …
KARAR NO : …
SANIK : …
VEKİLİ : …
SUÇ : Sahtecilik ve Nitelikli Dolandırıcılık
SUÇ TARİHİ : …
KONU : Yukarıda dosya ve karar numarası belirtilen, mahkemeniz dosyası kesinleşmiş olup sunulan belgeler ve taleplerimiz çerçevesinde, yargılamanın iadesi talebine ilişkin kanıtlarımız bağlamında, yargılamanın iadesine karar verilmesi ile infazın durdurulması talebine ilişkindir.
AÇIKLAMALAR
1-) Mahkemenizce müvekkilim … hakkında yukarıda dosya ve karar nosu belirtilen karar içeriğine göre … tarihinde verilen kararla “sanığın neticeten 1 sene 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” karar verilmiştir.
2-) Mahkemenizce bilindiği üzere, CMK’nun Lehine Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri başlığı altında düzenlenen 311. maddesinin (e) fıkrası gereğince “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.” Yargılamanın iadesine karar verileceği düzenlenmektedir.
3-) Müvekkil … Hal Pazarında yaklaşık 25 yıldır sebze ve meyve komisyonculuğu yapmaktadır. Davaya konu olayda müvekkilin …’a ait … numaralı çeki sahte olarak imzalatıp …’a vermek suretiyle tedavüle soktuğu kanaatine varılmıştır. Müvekkil mahkemenizde görülmekte olan davaya karşı, kendisinin atılı suçu işlemediğinden emin olduğu için ve olayın ehemmiyetini kavrayamadığı için özensizlik göstermiş ve kendisini tam olarak inandırıcı delillerle savunamamıştır. Bunun yanında daha önce dosyaya sunulan temyiz dilekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçundan yargılanırken sadece o konuda savunması alınan sanık …’un yeni suçlamadan, yani sahtecilikten dolayı ifadesi veya savunması alınmamıştır.
MÜVEKKİL MAĞDUR DURUMA DÜŞMÜŞTÜR
4-) Müvekkil dosya içerisinde yer alan savunmasında görüleceği üzere en başından beri sanık …’un suça konu çekleri kendisinden habersiz çekmecesinden aldığını iddia etmiştir. Ancak olayların bu şekilde gelişeceğini tahmin edememesi ve söz konusu çekin değerinin düşük olması nedeniyle ve iyi niyetinden kaynaklı olarak … hakkında hırsızlıktan dolayı suç duyurusunda bulunmamıştır. Bunun yanında dinlenen tanık beyanlarından …’un söz konusu çeki …’dan habersiz aldığı ve kullandığı hususu anlaşılmaktadır. Müvekkil … bu olay sonrasında müştekiye sahte olarak düzenlenmiş çeki yeni bir çek karşılığında kendisine vermesini istemiştir. Müşteki ifadesinde de yer alan bu durum müvekkilin tamamen iyi niyetinden ve olayı adli boyuta taşımak istemeyişinden kaynaklanmıştır. Ancak sonuç olarak çeki müvekkilden çalan sanık …, söz konusu suçtan beraat etmiş, müvekkil ise hapis cezasına çarptırılmıştır.
5-) Daha önce de bahsedildiği üzere müvekkil 25 yıldır esnaflık yapmakta ve banka hesaplarına her gün binlerce lira giriş çıkışı olmaktadır. Maddi durumu son derece iyidir. 2.500 TL lik tutar müvekkilin yaptığı işler düşünüldüğünde tabiri caiz ise devede kulak gibidir. Müvekkilin mevduat hesapları ile ilgili hesap hareketleri dökümleri ve bankalardaki kredilerin limitlerini gösteren belgeler istenildiği takdirde sayın mahkemenize sunulacaktır.
OLAYI AYDINLATACAK OLAN TANIĞIN DİNLENMESİ GEREKİR
6-) Tüm bunların yanında müvekkilin bu olaylar sırasında birlikte çalıştığı ancak sonradan yanından ayrılan … isimli şahıs, sanık …’un söz konusu çeki müvekkilden çaldığına bizzat şahit olmuş ancak yargılama sırasında kendisi ile irtibat kurulamadığından … lehinde şahitlik yapamamıştır. Daha önce de bahsettiğimiz üzere müvekkil olayın ehemmiyetini kavrayamadığından ve özensizliğinden … isimli şahsı ile bu konu hakkında hiç görüşmemiştir. Söz konusu olayla ilgili en önemli hususa bizzat tanıklık etmiş bu kişinin tanık olarak dinlenmesi gerekmektedir. Bu husus CMK’nun 311. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden birisini oluşturmaktadır.
7-) CMK’nun 312. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde “mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.” Hükmü yer almaktadır. Dosyaya sunduğumuz ve sunacağımız yeni deliller ve müvekkilin bankalar ile olan alacak ve borç ilişkileri değerlendirildiğinde hem müvekkilden alacaklı olanların hem de müvekkilin mağdur olmaması açısından infazın durdurulmasına karar verilmesini talep etme zorunluluğumuz doğmuştur.
NETİCE-İ TALEP : Yukarıca arz ve izah ettiğimiz nedenlerle ortaya çıkan yeni yargılamanın iadesi sebebinin mahkemenizce değerlendirilerek, … İSİMLİ şahsın tanık olarak dinlenmesine ve yargılamanın iadesine karar verilmesi sureti ile infazın durdurulmasına karar verilmesini arz ederim. ../../2018
Sanık Vekili
………………..AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
ŞÜPHELİ :
VEKİLİ :
DAVACI : K.m.
KATILAN :
SUÇ :
SUÇ TARİHİ : …/…/…
KONU : Sayın mahkemenizce verilen …/…/… tarih ve 20../… Esas 20../… K. sayılı kesinleşen mahkumiyet kararının mahkeme hakimlerinin FETÖ Terör Örgütü üyesi olması sebebiyle tutuklanması dosyada müvekkilimize karşı tanık olarak dinlenen 3 polis memuru ve 1 Emniyet amirinin de aynı nedenle tutuklanması ve ortaya çıkan yeni deliller nedeniyle yargılanmanın yenilenmesi talebimizi içerir dilekçemizdir.
AÇIKLAMALAR
1- Müvekkilimiz gerçek dışı isnatlar dolayısıyla hiçbir delil olmadan sadece tanık beyanları ile tutuklanmış ve yapılan yargılama sonucunda müvekkilimize 16 Sene gibi yüksek bir ceza verilmiştir. Müvekkilimizin kamuoyundaki ağırlığı herkesçe bilinmektedir. Müvekkilimizin suçsuz olduğuna yönelik 15 Temmuz darbe girişimine katılan ve şu anda tutuklu olan birçok şahsın da ifadesi bulunmaktadır. Ekte bu ifadeler ile medyada çıkan bu konu ile ilgili haberleri sunuyoruz. Müvekkilimizin aleyhine ifade veren şahıslardan eski Emniyet Müdürü …….’in darbe girişimi nedeniyle tutuklandığı ve FETÖ üyesi olmak dolayısıyla yargılamasının yapıldığı da tüm kamuoyunun bilgisindedir. Müvekkilimizin üstüne atılı suçu işlemediğine dair tanıklarımızı ve delilerimizi ekte sunduk.
2- Müvekkilimizin üstüne atılı suçlama ile hiçbir alakası olmadığını kesinleşen mahkumiyet kararı verilen dosyada delilleriyle birlikte sunduk. Oysa yargılamayı yapan hakimler ve savcıların tamamının FETÖ Örgütü üyesi olmaktan tutuklandığı düşünülürse neden müvekkilimizin tanıklarının bile dinlenmeden hiçbir delili değerlendirilmeden cezalandırıldığı anlaşılacaktır.
3- Müvekkilimize verilen ceza kararının yargıtay tarafından onanması tarihide oldukça aşikardır. Darbe girişimi yapılmadan hemen önce alel acele bu kararın verilmesi bile müvekkilimizin aslında bu suçu işlemediğinin FETÖ Terör Örgütünün hedefinde olduğunun ispatıdır.
4- Müvekkilimizin üstüne atılı suçun işlendiği iddia edilen tarihte yurtdışında resmi görevde oluşu da ispatı da değerlendirilerek müvekkilimiz hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği için yeniden yargılama yapılmasını talep etme zorunluluğumuz meydana gelmiştir.
DELİLLER : Kamera kayıtları, İfade Tutanakları, Medya Haberleri, tanık beyanları ve sair deliller
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda kısaca açıkladığımız ve mahkemenizce re’sen gözönüne alınacak nedenlerle, yargıtay tarafınan …. Temmuz 20… tarihinde onanarak kesinleşen bu haksız kararın infaz edilmesi halinde müvekkilimizin mağdur olacak olması nedeniyle infazın durdurulmasına, Yargılamanın Yenilenmesi sebeplerimizin kabul edilerek müvekkilimizin yeniden yargılamasının yapılmasına, müvekkilimiz hakkında haksız şekilde ve deliller göz önüne alınmadan verilen mahkumiyet kararının kaldırılarak müvekkilimizin beraatine karar verilmesini tensip ve görüşlerinize sunarız. ../../2018
Şüpheli Vekili
Av.
Ağır Ceza Mahkemesinin
Esas: …/… Karar: …/…
………….AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
YARGILAMANIN YENİLENMESİ
İSTEMİNDE BULUNAN
(SANIK) : Adı ve Soyadı, T.C. Kimlik No
Adres
VEKİLİ : Avukat Adı ve Soyadı
Adres
DAVACI : K. H.
DAVAYA KATILAN : Adı ve Soyadı
SUÇ :………………..
DAVA KONUSU : Yargılamanın yenilenmesi istemi
AÇIKLAMALAR :
1-Müvekkilim hakkında Erzincan Ağır Ceza Mahkemesini …/…/… Tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı mahkumiyet kararı zamanında olağan kanun yollarına müracaat edilmesine rağmen sonuç değişmemiş verilen karar kesinleşmiştir.
2- Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinin (b) fıkrasına göre, yargılama esnasında olayın tek görgü tanığı olarak dinlenen kişinin hükümlü aleyhine eski bir husumeti dolayısıyla kasıtlı olarak yalan tanıklık yapması neticesinde mahkûmiyetin oluştuğu, bu kişinin vicdanının rahat etmemesi nedeni ile bugün gerçekleri söylemesi üzerine müvekkilimin suçsuz olduğu ortaya çıkmıştır.
3-Bu durumda yargılamanın yenilenmesi için mahkemenize müracaat etme zarureti hâsıl olmuştur. Bu sayede gerçekler ortaya çıkacak ve müvekkilimin suçsuz ve masum olduğu yargı kararız ile de tespit edilecektir.
HUKUKİ NEDENLERİ : CMK. md. 311 ve ilgili mevzuat.
,SONUÇ VE İSTEM : Müvekkilim hakkında Erzincan Ağır Ceza Mahkemesini …/…/… Tarih ve …/… esas, …/… karar sayılı mahkumiyet kararı ile verilen cezanın infazının durdurulmasına ve yargılamanın yenilenmesi istemimizin kabulü ile yeniden yargılama yapılarak müvekkilim hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararının kaldırılarak müvekkilimin beraatine karar verilmesini vekil eden adına saygılarımla arz ve talep ederim. …/…/2018
Sanık vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
………………AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
YARGILAMANIN YENİLENMESİNİ
İSTEYEN HÜKÜMLÜ : Adı ve Soyadı, T.C. Kimlik No:
Adres
VEKİLİ : Avukat Adı ve Soyadı
Adres
DAVACI : K.H.
DAVAYA KATILAN : Adı ve Soyadı
SUÇ : Adam öldürmeye teşebbüs etmek
DAVA KONUSU : Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi
AÇIKLAMALAR :
1-Müvekkilim adam öldürmeye teşebbüs etmek suçu nedeni ile yargılanmış suçu sabit görülerek mahkûm edilmiştir. Mahkeme kararı kesinleşmiş ve infaz safhasına gelinmiştir.
2-Yargılama esnasında ele geçirilemeyen suç aleti bıçak komşumuzun evinin deposundan çıkmış olup, komşumuz … suçunu itiraf etmiştir. Böylece vekilim olan hükümlünün suçsuz olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda yargılamanın yenilenmesini talep etme zarureti hasıl olmuştur.
DELİLLER : Her tür delil.
HUKUKİ NEDENLER : CMK. md. 311 ve İlgili mevzuat.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda izah edilen sebeplerden ve inceleme sırasında tespit edeceğiniz durumlar karşısında yargılamanın müvekkilim hükümlü lehine yenilenmesine, öncelikle daha önce verilen kararın uygulanmasının ertelenmesine, Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin …/…/… tarih ve Esas …/…, Karar …/… Sayılı kararının kaldırılmasına ve sanığın beraatine karar verilmesini müvekkilim adına saygılarımla arz ve talep ederim. …/…/20..
Hükümlü vekili
Avukat Adı ve Soyadı
İmza
……………………………..MAHKEMESİNE
SANIK :
VEKİLİ :
DAVACI : K.m.
KATILAN :
SUÇ : Zimmet Suçu.
SUÇ TARİHİ : …/…/…
KONU : Yüce Mahkemenizin …/…/… tarih ve …/… K. sayılı Kesinleşen Mahkumiyet Hükmüne Karşı Yargılanmanın Yenilenmesi İstemi.
AÇIKLAMALAR :
1-) Müvekkilim aleyhine ifade veren şahısların vermiş olduğu ifadelerin yanlış olduğu anlaşılmıştır. Müvekkilimin suçsuzluğunu ispatlayan gerçek tanık beyanları ve diğer delililer ekte sunulmuştur. Müvekkilimin suçsuz olduğunu kanıtlayacak faturalar ortaya çıkmıştır.
2-) Hükümlülük kararının kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan ve bizzat şahsi çabalarımız sonucu açığa çıkardığımız gerçeği yansıtan deliller, mahkemece verilen mahkumiyet kararının özüne ve niteliğine etkili olacak unsurlardır.
3-) Müvekkilim hakkında bu nedenlerden dolayı beraat kararı verilmesi icap edeceği için Yargılamanın Yenilenmesi talep etme zorunluluğu doğmuştur.
HUKUKİ NEDENLER : 5271 S. K. m. 314 ve ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Faturalar, tanık beyanları ve ilgili deliller
SONUÇ VE İSTEM : Yukarda açıkladığımız nedenlerle, kesinleşen kararın infaz edilmesi halinde müvekkilimin mağdur olacağı nedeniyle infazın durdurulmasına, Yargılamanın Yenilenmesi sebeplerinin kabul edilerek yeniden yargılama yapılarak, müvekkilim hakkında verilmiş olan mahkumiyet kararının kaldırılarak beraatine karar verilmesini Yüce Mahkemenizden saygıyla talep ederim. …/…/2018
Davacı Vekili
Av…………….
CEZASI KESİNLEŞMİŞ HÜKÜMLÜ KİŞİNİN YARGILAMASININ İADESİ DİLEKÇESİ.
BU KİŞİ BU DİLEKÇE İLE TAHLİYE EDİLMİŞTİR
…………. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ‘NE
İNFAZIN DURDURULMASI TALEPLİDİR
DOSYA NO:
KARAR NO:
SANIK(HÜKÜMLÜ):Adı ve Soyadı………………….TC N0:………………
DAVACI: K.H.
KATILAN: ……………. VERGİ DENETİM KURULU BOĞAZİÇİ KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ MÜKELLEFLER GRUP BAŞKANLIĞI
KONU: CMK 311/1-e uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemidir.
AÇIKLAMALAR
FATURA ASILLARI DOSYADA BULUNMAMAKTADIR
Sahte olarak düzenlediğim iddia edilen faturaların aslı ve onaylı örnekleri dosyaya celp edilip incelenmeksizin oluşturulan hüküm Türk Ceza Kanunu’nun “Cezaların Şahsiliği”‘ni düzenleyen 20. maddesine aykırıdır. Fatura asılları dosyaya celp edilip incelendiğinde fatura üzerindeki imza ve yazıların bana ait olmadığı görülecek, suçsuz olduğum açıklığa kavuşacaktı.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ’NİN 27.05.2015 TARİHLİ KARARI
Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2015/2757 E, 2015/2003 K, 27.05 2015 tarihli kararında;
“ancak sanığın düzenlediği iddia olunan faturaların aslı veya onaylı örnekleri dosya içinde bulunmadığı gibi fatura bilgilerinin de yer almaması karşısında; faturaların asılları ve onaylı suretleri getirtilerek yasada öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin incelenmesi, faturaları kullananlar belirlenip sanıktan alınıp alınmadığı hususunda ifadelerine başvurulması, yine faturalardaki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi” gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
EK: Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2015/2757 E, 2015/2003 K, 27.05 2015 tarihli kararı.
Bu nedenlerle CMK’nın 311/1-e fıkrası uyarınca yargılamanın yenilenmesini talep etmek zorunluluğu doğmuştur.
DELİLLER: Fatura Asılları veya Onaylı Örnekleri, İmza Örnekleri, Bilirkişi İncelemesi, Dosya İçeriği ve sair tüm hukuki deliller.
HUKUKİ NEDENLER: TCK, CMK, VUK, TTK, ANAYASA, YARGITAY İÇTİHATLARI, ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER, AİHM KARARLARI
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle yargılamanın yenilenmesini, infazın durdurulmasını arz ve talep ediyorum. ../../20….
SANIK
Adı ve Soyadı
İmza
YARGILAMANIN YENİLENMESİ YEREL MAHKEME KARAR ÖRNEĞİ
DİLEKÇEDE GEÇEN YARGITAY KARARI
YARGITAY 19. Ceza Dairesi
Esas: 2015/2757
Karar: 2015/2003
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihlerine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Suçlamayı kabul etmeyen sanığın muhasebeciliğini yapan A…’ın vergi denetmenine verdiği beyanında, 2005 yılının 11 ve 12. dönemleri ile 2006 yılının ilk dört ayına ilişkin KDV beyannamelerinin internet üzerinden verilmesine aracılık yaptığını, 2005 yılına ait yevmiye defteri kayıtlarının mevcut olduğunu, alış ve satış faturalarını da tetkik ettiğini ifade ettiği, 16.05.2008 tarih ve VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve ekindeki raporlarda sanık tarafından düzenlenmiş herhangi bir fatura mevcudiyetinin kanıtlanamadığı gibi harici tespit ve varsayımlara dayalı olarak sahte fatura düzenlendiği sonucuna varıldığının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Kartal Vergi Dairesinin mükellefi olup reklam,organizasyon,bilgisayar ve kırtasiye faaliyetiyle uğraşan D… San.Tic.Ltd.Şti yetkilisi olan sanığın gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasında bulunmaksızın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte faturalar düzenlediğinin iddia olunduğu, sanığın suçlamayı kabul etmeyerek sahte fatura düzenlemediğini savunduğu, davanın dayanağını oluşturan 16.05.2008 gün VDENR-2008-770/48 sayılı vergi suçu ve tekniği raporlarında sanığın işyeri ve ikametgah adreslerinde bulunamadığı, faaliyette olduğuna dair bilgi elde edilemediği, Ba/Bs formlarının verilmediği, sanığın ortağı ve yöneticisi olduğu başka şirketler hakkında olumsuz tespitler bulunduğu, vergi beyannamelerinin farklı yerlerden posta yoluyla verildiği belirtilmiş ise de, 213 sayılı VUK’nın 227/3 ve 230. maddelerinde öngörüldüğü üzere anılan suçun oluşabilmesi için düzenlenen sahte faturaların yasada öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerektiği ancak sanığın düzenlediği iddia olunan faturaların aslı veya onaylı örnekleri dosya içinde bulunmadığı gibi fatura bilgilerinin de yer almaması karşısında; faturaların asılları ve onaylı suretleri getirtilerek yasada öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin incelenmesi, faturaları kullananlar belirlenip sanıktan alınıp alınmadığı hususunda ifadelerine başvurulması, yine faturalardaki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
2- 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2008 tarih ve 2008/15113 Esas sayılı iddianamesi ile, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının mütalaası, vergi suçu ve tekniği raporlarına uygun olarak sanık hakkında, ”2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarından kamu davası açıldığı, ”sahte fatura kullanmak” suçundan açılmış bir dava ve yargılama koşulu olan mütalaa bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan ”sahte fatura düzenlemek” ve ”sahte fatura kullanmak” suçlarının birbirine dönüşmeyeceği de gözetilmeden kararın gerekçe kısmında sahte fatura düzenlemek suçunun sübutu kabul olunmasına karşın kısa ve gerekçeli kararda iddianame dışına çıkılarak sanığın 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığından bahisle yazılı şekilde hükümler kurulması,
3- 5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının c bendinde yer alan hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
4- Gerekçeli karar başlığında katılan kurumun gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/2-b maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27.05.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C
YARGITAY
19.CEZA DAİRESİ
ESAS NO.2015/14902
KARAR NO.2015/9646
Tebliğname No : 11 – 2012/84896
MAHKEMESİ : Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/01/2012
NUMARASI : 2010/797 (E) ve 2012/28 (K)
SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- A. K. Mak.Bak.Gıda San.Tic.Ltd.Şti’nin yetkilisi olan sanığın, 2005 takvim yılında sahte fatura düzenleyen 6 ayrı firma ve şahıstan temin ettiği faturaları kullandığının iddia ve kabul edildiği olayda, sanığın suçlamayı kabul etmemesi, sahte fatura düzenledikleri iddia olunan Ç. Metal Tic.Ltd.Şti, Ö. İnş.Yapı Mal.Nak. San.Tic.Ltd.Şti, E. Geri Dönüşüm Demir Çelik Met.Nak.San.Tic.Ltd.Şti, G. Metal Orman Ür.İnş.Teks.San.Tic.Ltd.Şti, İ.. Döküm Med.San.Tic.Ltd.Şti ve K..Tic.Ltd.Şti yetkilileri hakkında vergi tekniği raporları bulunması, ayrıca sahte fatura kullanma suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ”Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır” şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, vergi suçu raporunda faturaların varlığından bahsedilmesine rağmen dosya içine konulmadığının anlaşılması karşısında, suça konu faturalardan birkaçının aslı veya onaylı suretleri getirtilip incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, dosya içinde örnekleri bulunan vergi tekniği raporları gereğince adı geçen şirket yetkilileri hakkında 2005 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan dava açılıp açılmadığı, açılmış ise dava dosyaları getirtilip incelenerek bu dava ile birleştirilememesi halinde davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin dosyaya intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım satım karşılığı olup olmadığının tesbiti bakımından, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile, faturaları düzenleyen mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı dikkate alınarak, faturaları düzenleyenler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
a) Aynı takvim yılında değişik tarihlerde birden fazla sahte fatura kullanıldığı kabul edildiği halde, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini,
b) Kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uygulanması gereken 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde yazılı hak yoksunluklarına hükmedilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30.12.2015 tarihinde Üye H. U.’un değişik gerekçesi ve oybirliğiyle karar verildi.
Değişik Gerekçe
Daire çoğunluğu ile aramızda yerel mahkemece verilen kararın eksik soruşturma nedeniyle bozulması konusunda görüş farklılığı bulunmamaktadır. Ancak kararın bozulmasına ilişkin olarak çoğunluktan farklı ve ilave gerekçelerim mevcuttur.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesinde düzenlenen “sahte belge kullanma” suçunda, suça konu belgelerin gerçekte ne zaman kullanıldığı, dolayısıyla suçun ne zaman işlendiğinin tespitiyle, suç tarihinin ve buna bağlı olarak zamanaşımı süresinin belirlenmesi gerekir.
“Sahte belge kullanma” suçunda, suçun gerçekte ne zaman işlendiği, dolayısıyla suç tarihinin ve buna bağlı olarak zamanaşımı süresinin doğru belirlenmesi açısından öncelikle sahte belge kullanma suçuna ilişkin açıklama yapılması yararlı olacaktır.
Maddede düzenlenen “Vergi kanunları uyarınca düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunup, sahte olarak düzenlenen belgeleri kullanma” suçunun konusu, VUK’nda (m. 229-240) düzenlenmesi öngörülen; fatura ve diğer mal ve hizmet alım-satımına ilişkin belgelerdir. Suç, sahte olarak düzenlenen bu belgeleri vergi işlemlerinde kullanmaktır.
4369 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 1.1.1999 tarihinden itibaren vergi kaybı suçun unsuru olmaktan çıkarıldığından, 213 sayılı Kanun’un 359. maddesindeki sahte belge düzenleme suçunun oluşması için belgenin düzenlenmesi, sahte belge kullanma suçunun oluşması için de belgenin kullanılması yeterli hale gelmiştir. Böylece daha önce “zarar suçu” olan eylemler, “tehlike suçu”na dönüştürülmüştür. VUK’nun 359. maddesinde değişiklik yapan 4369 SK’nun 14. madde gerekçesinde de bu husus açıkça vurgulanmıştır: “Bu maddede, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak suçlar ve cezaları” başlıklı bölümünde sayılan fiillerin vergi kaybına yol açıp açmadığına ve tarh dönemi içerisinde oluşup oluşmadığına bakılmaksızın, kesilecek vergi ziyaı cezası yanında, kolayca adli yargıya intikalini ve cezalandırılmalarını sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır.”
Burada, maddede geçen “Vergi kanunları uyarınca düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunup, sahte olarak düzenlenen belgeleri kullanma” ifadesi önem kazanmaktadır. VUK anlamında bir belge ne zaman kullanılmış sayılır? Bu sorunun cevabını VUK’nun defter ve belge düzenine ilişkin hükümlerinde bulmak mümkündür.
Türk vergi sisteminde vergiler, genellikle yükümlülerin beyanına göre tarh edildiğinden, VUK’nda defter ve belgelerin usulüne uygun, eksiksiz, doğru şekilde ve zamanında tutulması, düzenlenmesi, saklanması ve gerektiğinde ibraz edilmesi zorunlu tutulmuştur.
“Mükellefin Ödevleri” VUK’nun İkinci Kitabının 2 ilâ 6. kısımlarda düzenlenmiştir. Tutulacak defterler, vergi uygulaması bakımından 171. maddedeki maksatları sağlayacak şekilde olmalıdır. Buna göre işlemler, defterlere zamanında kaydedilir. İş hacmine uygun olarak muhasebenin düzen ve açıklığını bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtlar on günden fazla geciktirilmez. Günlük kasa, günlük, perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir (m. 219)
Fatura ve fatura yerine geçen belgeler, vergi ve usul hukuku için en temel belgelerden olup, her şeyden önce ticari bir belge olarak ispat vasıtalarıdır. VUK’nda faturanın tarifi, şekli, fatura nizamı ve fatura kullanma mecburiyeti ayrıntılı olarak (m. 229-232) gösterilmiştir.Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (m. 231/5). VUK’nun 219. maddesi de gözetildiğinde, faturanın en geç yedi gün içinde düzenlenmesi ve kural olarak defterlere günü gününe kaydedilmesi, bu mümkün olmazsa, on günü aşmamak üzere muhasebenin düzen ve açıklığını bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. 213 sayılı Kanun ile diğer Vergi Kanunlarındaki defter, belge ve kayıt düzenine uymamak, VUK’nda hem suç, hem kabahat olarak düzenlenmiştir. Defter, kayıt ve belge düzenine ilişkin emredici yasal düzenlemeler, hemen her yönden VUKkapsamında bir faturanın kullanılıp kullanılmadığı ve buna bağlanan sonuçlar, yasal defterlere kayıt edilip edilmemesine göre değerlendirilmektedir.
Örneğin, bir mükellef başkasından aldığı Ocak 2005 tarihli faturayı defterlerine işlemiş olsun. Gelir veya Kurumlar vergisi mükellefi olarak bunu Mart veya Nisan 2006’da beyannameye dahil edecektir. Ancak 2005 yılı içinde herhangi bir zamanda incelenmek üzere belgeleri istenmiş olsun. Yapılan incelemede sonucunda, belge düzenine uymamaktan hakkında usulsüzlük veya vergi ziyaı cezası kesilebilir mi? Evet. İbraz etmeme suçundan mahkumiyetine karar verilebilecek midir? Evet. O halde nasıl belge henüz kullanılmadı denilerek suç tarihi, beyanname verilmesi gereken son güne taşınmaktadır?
Öğretide de belgenin kullanılmasının, belgenin tutulması ve muhafazası zorunlu ticari defterlere (veya diğer kayıt ortamlarına) geçirilmesini ifade ettiği, dolayısıyla suç tarihinin bu tarih olduğu (Bkz.: KAŞIKÇI, Mahmut, Türk Hukukunda Vergi Kaçakçılığı Suçları, İstanbul, 2007, s. 286, 287, ŞENGÖZ, Yunus, Vergi Ceza Hukukunda Kaçakçılık Suçunun Suç Tarihi, Dava Zamanaşımı Süresi ve Başlangıcı, Vergi Sorunları Dergisi, Y: 31, S:233, Ankara, 2008, KIZILOT/KIZILOT’dan aktaran, KÖSTÜ, Ozan Muzaffer, Danıştay İçtihatları Işığında Sahte Fatura ve Tespiti, Ankara, 2011, s. 89, ŞENYÜZ, Doğan, Vergi Ceza Hukuku (Vergi Kabahatleri ve Suçları), 6. Baskı, Ekin Yayınevi, Bursa, 2012, s. 491, CANDAN, Turgut, Vergi Suçları ve Cezaları, 3. Baskı, Ankara, 2010, s. 366, DONAY, Süheyl, Ceza Mahkemesinde Yargılanan Vergi Suçları, Beta, İstanbul, 2008, s. 227-229, BAYKARA, Bekir, Teori ve Pratik Yönleriyle Vergi ve Vergi Ceza Hukuku, İstanbul, 2008, s. 433, BAYAR, İbrahim Nihat, Vergi Kaçakçılığı, Mali Akademi, Ankara, 2013, s. 150, 151) belirtilerek, dairenin kabul ve uygulaması doğru bulunmamakta, haklı olarak eleştirilmektedir. Gerçekten de;
1- Sahte belge kullanma suçuna konu olabilen belgeler VUK’nda (m. 229-240) düzenlenmesi öngörülen; fatura ve diğer mal ve hizmet alım-satımına ilişkin belgelerdir. Vergi beyannameleri ise tamamen mükellefin tek taraflı iradesine dayanarak düzenlediği, ödenecek verginin vergi idaresince belirlenip (tarh edilip), tahakkuk ve tahsil edilmesine esas olan belgedir. Vergi beyannamesinde veya ekinde, sahte belge düzenleme ve kullanma suçlarına konu olabilen gelir gider belgeleri gösterilmez ve eklenmez.
2- Mükellef, vergi beyannamesini (aynı nitelikte olan Ba, Bs formlarını) mevcut belgelere uygun olarak verebileceği gibi, gelir ve giderini tamamen gerçek dışı olarak da beyan edebilir. Vergi beyannamesi, defterlere kaydedilerek kullanılan belgenin sahteliği hakkında bir fikir vermez ve VUK’nun 359. maddesindeki sahte belge düzenleme ve kullanma suçlarına konu olmaz. Beyanname vermemek veya gerçeğe aykırı beyanname vermek, VUK’nun 352. maddesi kapsamında usulsüzlük cezası gerektiren bir kabahattir. Ayrıca TCK’nun 207. maddesindeki özel belgede sahtecilik suçuna konu olabilir.
3- Daire, suç tarihini beyanname tarihine götürürken de beyannamenin verilip verilmediği, verilmişse hangi tarihte verildiğine bakmaksızın, verginin türüne göre sanıkların en aleyhine olacak şekilde, beyanname verilmesi gereken son tarihi esas almaktadır ki bu kabul edilemez.
Sonuç olarak; sahte belgeyi alıp defterlerine kaydeden mükelleflerin, bu belgede yazılı miktardaki gelir ve/veya gideri beyannamede göstermesi kadar beyan dışı bırakmalarının mümkün olmasına, Dairece de suçun sübutu açısından beyanname verilip verilmediği, verilmişse ne zaman verildiği, suça konu belgelerin beyanname kapsamına dahil edilip edilmediği aranmadığına göre, suç tarihini Kurumlar Vergisi için beyanname verilmesi gereken son tarihe (01.06.2006) taşımak, sanığın aleyhine olduğu gibi, suç ve cezaların kanuniliği ilkesine (Any. m. 38, TCK m. 2), kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin TCK’nun 7. maddesi ile aynı Kanun’un 5. maddesindeki “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağına” ilişkin hükümlerine de aykırıdır.
Bu itibarla, sanık hakkında düzenlenen vergi suçu raporu ile ekindeki basit raporda gösterilen altı ayrı mükelleften, 2005 yılında aldığı sahte faturaları kullandığı iddiasıyla dava açılmışsa da, suça konu faturalar dosyada mevcut olmadığı gibi, anılan raporlarda da bu faturaların gerçekten alınıp alınmadığı, alınmış ise yasal defter ve kayıtlara işlenip işlenmediği tespit edilmeyip, vergi incelemesinin, sanığın yetkilisi olduğu şirket ile suça konu faturaları düzenleyen mükelleflerin beyannameleri, Ba ve Bs formları VEDOP sistemi üzerinden yapıldığı, suça konu belgelerin gerçekten alınarak, kullanılıp kullanılmadığına ilişkin tespitler içermediğinden, bu hususların da araştırılarak, sonucuna göre zamanaşımı hususunun da (765 sayılı TCK m. 104/2, 102/4 ve 5237 sayılı TCK m. 66, 67) gözetilmesi gerektiğini düşünüyorum.
T.C
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
ESAS NO.2016/2658
KARAR NO.2016/4291
KARAR TARİHİ.26.12.2016
Adalet Bakanlığı’nın, 07/06/2016 tarihli yazısı ile; “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” ve “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçlarından sanık … hakkında … (…) 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) tarafından 01/04/2009 tarihinde 2007/376 esas ve 2009/54 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükümlerinin Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 18/05/2010 tarihli, 2009/21635 esas ve 2010/11716 karar sayılı ilamı ile “sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi” gerekçesiyle bozulmasının ardından, yeniden yapılan yargılamada … (…) 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) 15/09/2010 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile sanık … hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin bozulması kararına direnilmesine ve sanık …’in her iki suçtan mahkûmiyetine ilişkin kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31/10/2012 tarihli, 2011/10-577 esas ve 2012/1821 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesi sonrasında; … (…) 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) tarafından 01/10/2015 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile “sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine” ilişkin verilen ek karara yönelik vaki itirazın reddine dair … 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 05/11/2015 tarihinde 2015/743 değişik iş sayı ile verilen kararın kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 17/06/2016 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanık … hakkında, 11.08.2007 tarihinde ve öncesinde işlediği iddia olunan “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” ve “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçlarından İstanbul(Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 01/04/2009 tarihinde 2007/376 esas ve 2009/54 karar sayı ile;
“Uyuşturucu madde ticareti yapma” suçu bakımından, TCK’nın 188. maddesinin 3, 4 ve 5. fıkraları ile 62. maddesi gereğince 11 yıl 3 ay hapis ve 375 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince adlî para cezasının günlüğü 20 TL’den 7.500 TL adlî para cezasına dönüştürülmesine,
“Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçu bakımından, TCK’nın 220. maddesinin 2. fıkrası ve 62. maddesi gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Karar verildiği,
2- Hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce 18/05/2010 tarihinde 2009/21635 esas ve 2010/11716 karar sayısı ile “Kendilerinde uyuşturucu madde ele geçmeyen sanıkların, diğer sanıklarda yakalanan uyuşturucu maddeler ile ilgilerinin saptanamadığı, telefon konuşmalarında geçen ve ticaretini yaptıkları ileri sürülen maddelerin bulunmaması nedeniyle, uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olup olmadığının teknik yöntemlerle belirlenemediği, böylece sanıklar … ve … hakkında teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde, sanık Bayram’ın ise bireysel olarak uyuşturucu madde ticareti yaptıklarına ilişkin yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, beraatleri yerine, mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Yasaya aykırı…” gerekçesiyle bozulduğu,
3- Bozma üzerine İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) 15/09/2010 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile bozma kararına direnilmesine karar verilerek, sanık hakkında;
“Uyuşturucu madde ticareti yapma” suçu bakımından, TCK’nın 188. maddesinin 3, 4 ve 5. fıkraları ile 62. maddesi gereğince 11 yıl 3 ay hapis ve 375 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince adlî para cezasının günlüğü 20 TL’den 7.500 TL adlî para cezasına dönüştürülmesine,
“Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçu bakımından, TCK’nın 220. maddesinin 2. fıkrası ve 62. maddesi gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Karar verildiği,
4- Direnme kararı üzerine; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca 31/10/2012 tarihinde, 2011/10-577 esas ve 2012/1821 karar sayı ile “İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.09.2010 gün ve 219-249 sayılı direnme hükmünün sanıklar … … ve … hakkındaki suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçları yönünden usul ve yasaya uygun bulunduğundan ONANMASINA” karar verildiği,
5- Sanık müdafii tarafından, 13.07.2015 tarihinde, sanığın yargılandığı dönemdeki mahkeme başkanının tutuklandığı ve Cumhuriyet savcısının açığa alınması sebebiyle yeni delil ve olayların ortaya çıktığından bahisle yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması talebinde bulunduğu,
6- İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) tarafından 01/10/2015 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile “Hükümlünün talep dilekçesinde yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak dayandığı yargılandığı dönemdeki mahkeme başkanının yapılan soruşturma sonucunda tutuklanmasının ve C. Savcısının ise açığa alınmasının bu dosya ile bir ilgisinin bulunmadığı, mahkeme başkanı hakkında CMK 311/1-c maddesi anlamında bir kovuşturma bulunmadığı, bu sebeple CMK 311/1-c maddesinde belirtilen hükümlü aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş olma şartının kanunun aradığı anlamda gerçekleşmediği, mahkeme başkanının ve C.Savcısının yukarıda değerlendirilen mevcut durumları nedeniyle, hükümlünün adil yargılanmadığına dair soyut yazılı talebinin, yeniden yargılama müessesesi anlamında CMK 311. Maddesinde sayılan hükümlü lehine yeniden yargılama sebeplerinden bulunmadığı, yeni delil veya yeni olgu olarak kabul edilebilecek bir hususun da bulunmadığı, kaldı ki hükümlü müdafıinin dilekçesinde belirttiği sebeplerin gerek yargılama gerekse temyiz aşamasında Yargıtay tarafından irdelendiği anlaşılmakla, hükümlü müdafıinin infazın durdurulması ve yargılamanın yenilenmesi talepleri kabule değer görülmediği” gerekçesiyle sanık müdafiinin yargılamanın yenilenmesine ilişkin talebinin reddine karar verildiği,
7- Sanık müdafiinin itirazı üzerine; İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 05/11/2015 tarihinde 2015/743 değişik iş sayı ile “İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 01/10/2015 tarihli ve 2010/219 esas, 2010/249 karar sayılı yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması talebinin reddine dair kararına yapılan itirazın yasal dayanağı olmadığından ve yargılama konusu ile ilgili yeni bir delil ya da olay söz konusu olmadığından hükümlünün yapmış olduğu itirazın REDDİNE,” karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311/1 c ve e. maddelerinde yer alan” (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür: … c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise. …e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.” şeklindeki düzenlemeler ile hükümlü müdafıinin 13/07/2015 havale tarihli yargılamanın yenilenmesi talep dilekçesi ve 24/05/2016 tarihli kanun yararına bozma talep dilekçesinde, fezleke savcısı … …, iddianame savcısı … …, duruşma savcısı … …, ilk derece mahkemesi hakimleri … … ve … … haklarında … ve … Yüksek Kurulu tarafından soruşturmalar başlatılmış olduğunun belirtilerek yargılamanın yenilenmesi talep edilmiş olması karşısında, İstanbul (kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesince 01/10/2015 tarihli kararı ile adı geçen hakim ve savcılar haklarındaki soruşturmaların yargılama konusu dosya ile ilgili olmadığı gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiş ise de, adı geçen hakim ve savcılara ilişkin mevcut ise bütün adli veya idari soruşturmaların konusu itibariyle hangi hususlara ilişkin olduğunun açıklığa kavuşturulması bakımından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılıklarından sorularak sonucuna göre yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin bulunup bulunmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2015 tarihli ve 2015/743 değişik iş sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinde:
(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 312. maddesinde: “(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir. ” ;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 318. maddesinde:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.
(2) 303 üncü Madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur.
(3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir.” ;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 319. maddesinde:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.
(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.” ;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 320. maddesinde:
“(1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.
(2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.
(3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.” ;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 321. maddesinde:
“(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu Madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.” ;
İfade olunmaktadır.
Bu madde ve fıkralar ışığında; kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, 5271 sayılı CMK’nın 311. maddesinde belirtilen hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülmekte olup, yargılanmanın yenilenmesi talebi üç aşamalı incelemeyi gerektirmektedir:
Birinci aşama; CMK’nın 318. maddesi uyarınca “kabule değer olup olmadığının mahkemesince duruşma yapmaksızın evrak üzerinden incelenmesi”;
İkinci aşama; CMK’nın 319. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebi kabule değer görülmesi halinde, CMK’nın 320.maddesi uyarınca “delillerin toplanması”;
Üçüncü aşama ise; toplanan delillerin yargılamanın yenilenmesini gerektirip gerektirmeyeceği belirlendikten sonra, şayet yargılamanın yenilenmesini gerektiriyor ise CMK’nın 321. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi ve son duruşmanın açılmasıdır.
Somut olayda;
Hükümlü … müdafii, hükme katılan ilk derece mahkemesi hakimleri … … ve … … ile fezlekeyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı … …, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı … …, duruşmaya katılan Cumhuriyet savcısı … …. haklarında aleyhlerine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur ettiklerinden bahisle CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen “Hükme katılmış olan hâkimlerden birinin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi” hâli ile (e) bendinde belirtilen “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması” hâli kapsamında yeniden yargılama talep etmektedir.
Hükümlü … müdafii, kanun yararına bozma incelemesine esas olmak üzere Daire’ye sunmuş olduğu 24.05.2016 ve 18.10.2016 havale tarihli dilekçelerinde özetle; hükme katılmış olan Hâkimler ile Cumhuriyet savcıları aleyhine ceza kovuşturması başlatıldığı, hakimler ve savcıların bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur ettiklerini, bu hususta 15 Temmuz darbe girişimiyle yeni olaylar ve delillerin ortaya çıktığını, FETÖ terör örgütünün müvekkilinden himmet adı altında para talep ettiğini, FETÖ mensuplarının “cemaate” bağış yapması konusunda baskı uyguladığını, halen tutuklu bulunan MNS mobilya sahibi … … ve diğer kişilerden gelen bu baskılara müvekkilinin boyun eğmemesi üzerine adı geçen terör örgütünce hedef alındığını, FETÖ/PYD örgütünün emniyet ve yargı içinde bulunan mensupları vasıtasıyla müvekkiline yönelik düzenlenen kurmaca operasyon ve kurmaca delillerle kumpas kurularak bu dosyada müvekkilinin haksız yere mahkûm olmasının sağlandığını, müvekkili hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma aşamasında ve dosyanın Yargıtay aşamasında görev alan Cumhuriyet savcıları ve hâkimlerin FETÖ terör örgütü mensubu olup olmadıklarının Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılıklarından sorularak açıklığa kavuşturulması gerektiğini; duyumlarına göre, soruşturmayı fezleke aşamasına kadar sürdüren Cumhuriyet savcısı …, İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimi .. …, Direnme Kararının onanması yönünde oy kullanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üye Hakimleri …, … …, … …, ……, .. ..r, …, …, …, … …r, …, … ve ….r’in FETÖ olaylarından dolayı cezaevinde bulunduğunu; iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı … ve duruşmalara katılan Cumhuriyet savcısı …’nın FETÖ olaylarından dolayı kırmızı bülten ile aranmakta olduğunu; iletişimin dinlenmesi ve tespiti kararını veren Cumhuriyet savcısı … ve İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimi … FETÖ olaylarından dolayı açıkta bulunduğunu; soruşturma ve yargılamanın kumpas şüphesi taşıdığını, beyan etmektedir.
Hükümlü müdafiinin esas itibariyle yargılamanın yenilenmesi yönündeki talebinin, öncelikle yukarıda değinilen aşamalardan birinci aşama olan “kabule değer olup olmadığı” bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir:
1-) Olağanüstü kanun yollarından olan yargılamanın yenilenmesi müessesesinde, istemin kabule değer olup olmadığı konusundaki değerlendirme yapılırken, davanın biçimsel koşullara uyup uymadığı, dilekçede yenileme nedenleri olarak gösterilen nedenlerin bu nitelikte olup olmadıkları, bunları kuvvetlendirecek delillerin ileri sürülüp sürülmediği, hükmü veren mahkeme tarafından duruşma yapılmaksızın incelenecektir. Bu incelemelerin sonunda yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilecek, aksi hâlde ikinci aşama olan delil toplama aşamasına geçilecektir.
2-) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen “Hükme katılmış olan hâkimlerden birinin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi” hâlinin yargılamanın yenilenmesi nedeni olması için, hükme katılmış hâkimlerden birinin aleyhine ceza kovuşturması veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek görevine ilişkin kusuru ile yeniden yargılama talep edilen dava arasında bir bağlantının bulunması gerekmektedir. Aksi halde, bu durumun yalnız başına CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi kapsamında yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Örneğin bir dava dosyasında verdiği hüküm kesinleşen bir hâkimin, daha sonrasında başka bir dava dosyasının yargılamasında görevini kötüye kullandığından bahisle hakkında ceza kovuşturması başlatılması veya kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü ile cezalandırılması hâlinde, bu durumun yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmesi mümkün olmayacaktır.
3-) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde belirtilen “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması” hâlinin yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabule değer olması için, yasa metninde de belirtildiği üzere yargılamanın yenilenmesi talebinde ileri sürülen yeni olaylar veya yeni delillerin yalnız veya önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde mahkûmun beraatini veya daha hafif bir suçtan cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte olması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, somut olay ve talep değerlendirildiğinde;
Hükümlü … müdafii, hükmü veren mahkemeye yapmış olduğu yargılamanın yenilenmesi talebinde hükme katılan ilk derece mahkemesi hakimleri … ve …r ile fezlekeyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı … iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı Cihan Kansız, duruşmaya katılan Cumhuriyet savcısı… haklarında aleyhlerine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur ettiklerinden bahisle CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen “Hükme katılmış olan hâkimlerden birinin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi” hâli kapsamında yargılamanın yenilenmesini talep etmişse de, bahse konu Cumhuriyet savcısı ve hakimler hakkında mevcut ise adli veya idari soruşturmaların konusu itibariyle, hükümlü hakkındaki yargılamayla ilişkili olduğuna dair CMK’nın 318. ve 319. maddesi anlamında doğrulayacak somut hiçbir delil sunulmadığı, İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) tarafından 01/10/2015 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile “sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine” ilişkin verilen ek kararda “Hükümlünün talep dilekçesinde yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak dayandığı yargılandığı dönemdeki mahkeme başkanının yapılan soruşturma sonucunda tutuklanmasının ve C. Savcısının ise açığa alınmasının bu dosya ile bir ilgisinin bulunmadığı” belirtildiği ve bu durumun aksini doğrulayacak somut hiçbir delil sunulmadığı, kanun yararına bozma aşamasında Daire’ye sunulan dilekçelerindeki FETÖ terör örgütü mensuplarının müvekkiline himmet adı altında para talep ederek baskı yaptığı ve müvekkilinin kabul etmemesi üzerine adı geçen terör örgütünce hedef alındığı, yönündeki beyanın soyut iddiadan ibaret olduğu ve bu yönüyle de doğrulayacak delillerin açıklanmadığı, 15 Temmuz darbe girişimi olayları ile bu olayın öncesi ve sonrasında hükümlü hakkındaki yargılamada görev almış bir kısım Cumhuriyet savcısı ve hâkim hakkında adlî ve/veya idarî soruşturma başlatılması durumunun yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında hükümlünün beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı, bu bakımdan hükümlü müdafiinin talebinin, CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (e) bentleri kapsamında yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabule değer olmadığı anlaşıldığından, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.
D)SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
İstanbul (Kapatılan) 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) tarafından 01/10/2015 tarihinde 2010/219 esas ve 2010/249 karar sayı ile “sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine” ilişkin verilen ek karara yönelik vaki itirazın reddine dair İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 05/11/2015 tarihinde 2015/743 değişik iş sayı ile verilen karara yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 26.12.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C
YARGITAY
3.CEZA DAİRESİ
ESAS NO.2018/5199
KARAR NO.2018/12659
KARAR TARİHİ.12.09.2018
Basit yaralama suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 86/2, 29, 62/1 ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Tokat 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/01/2018 tarihli ve 2017/154 Esas, 2018/56 sayılı kararını müteakip, sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin anılan Mahkemenin 27/02/2018 tarihli 2017/154 Esas, 2018/56 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/04/2018 tarihli ve 2018/298 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 27.06.2018 tarih ve 2018/8638 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.07.2018 tarih ve 2018/58004 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 23/3. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapan hakim aynı işte görev alamaz” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanunun 318/1. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.” şeklindeki düzenleme karşısında, ilk kararı veren Hakim …’un olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşlerinin ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşlerinin etkisi altında kalabileceği, bu sebeple adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği hususu gözetilmeden itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/04/2018 tarihli ve 2018/298 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309/4. maddesi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C
YARGITAY
3.CEZA DAİRESİ
ESAS NO.2018/5195
KARAR NO.2018/12666
KARAR TARİHİ.12.09.2018
Kasten yaralama ve tehdit suçlarından sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 86/1, 86/3-a, 87/1-d, 87/1-son, 106/1-1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 5 ay hapis cezalan ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/09/2017 tarihli ve 2017/404 Esas, 2017/456 sayılı kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesinin 16/11/2017 tarihli ve 2017/2618 Esas, 2017/2518 sayılı kararıyla istinaf isteminin esastan reddine karar verilerek kesinleşmiş müteakip, sanık tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin anılan Mahkemenin 08/05/2018 tarihli 2017/404 Esas, 2017/456 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine dair İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/05/2018 tarihli ve 2018/832 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 27.06.2018 tarih ve 2018/6254 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.07.2018 tarih ve 2018/58018 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 23/3. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapan hakim aynı işte görev alamaz” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanunun 318/1. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.” şeklindeki düzenleme karşısında, ilk kararı veren hakim…’in olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşlerinin ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşlerinin etkisi altında kalabileceği, bu sebeple adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği hususu gözetilmeden itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/05/2018 tarihli ve 2018/832 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309/4. maddesi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.