15 yıl ve 3600 gün prim ödeyenlerin kıdem tazminat taleplerine ilişkin yargıtay uygulamaları
4857 sayılı İş Kanununun 120 nci maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte olan 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılması halinde, kıdem tazminatına hak kazanılabileceği hükme bağlanmıştır. O halde anılan hüküm uyarınca, fesih bildiriminde bulunulabilmesi için işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik, malullük ya da toptan ödemeye hak kazanmış olması şarttır. Bundan başka işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa bahsi geçen işlemler için başvurması ve bu yöndeki yazıyı işverene bildirmesi gerekir. Böylece işçinin yaşlılık, emeklilik, mamullük ve toptan ödeme yönlerinden bağlı bulunduğu mevzuata göre hak kazanıp kazanmadığı denetlenmiş olur.
Öte yandan işçinin, sosyal güvenlik anlamında bu hakkı kazanmasının ardından, ilgili kurum ya da sandığa başvurmaksızın kıdem tazminatı talebiyle işyerinden ayrılması ve bu yolla hakkın kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur. İşçi tarafından bağlı bulunduğu kurum ya da sandıktan tahsise ya da tahsis yapılabileceğine dair yazının işverene bildirildiği anda işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümü doğar. Faiz başlangıcında da bu tarih esas alınmalıdır.
Yargıtayca, daha önce verilen kararlarda, derhal yapılan fesihlerde henüz ihbar tazminatı ödenmemişken ve yine ihbar öneli süresi içinde işçinin emeklilik için başvurması durumu, işçinin emeklilik suretiyle feshi olarak değerlendirilmekteydi. Bu halde işçi ihbar tazminatına hak kazanamaz ise de, kamu kurumlan bakımından kıdem tazminatı hesabında daha önce borçlanmış olduğu askerlik süresinin dikkate alınması gerekmekteydi. Kamu kurumu işyerleri bakımından askerlik borçlanmasının kıdem tazminatına yansıtılması noktasında işçi lehine olarak değerlendirilebilecek bu husus, işçinin ihbar tazminatına hak kazanamaması sebebiyle de işçinin aleyhinedir. Dairemizin, derhal feshin ardından önel içinde işçinin emeklilik için dilekçe vermesi halinde, feshin işçi tarafından gerçekleştirildiği görüşü, işe iadeyle ilgili iş güvencesi hükümleri de dikkate alındığında 4857 sayılı İş Kanununun sistematiğine uygun düşmemektedir.
Gerçekten açıklanan çözüm tarzmda işveren feshi yerine işçinin emeklilik sebebiyle feshine değer verildiğinden, işçi iş güvencesinden de mahrum kalmaktadır. Bu nedenle, işverenin derhal feshinin ardından, işçinin ihbar tazminatı ödenmediği bir anda yaşlılık aylığı için tahsis talebinde bulunmasının İşveren feshini ortadan kaldırmayacağı düşünülmektedir. Yargıtayca, konunun bütün yönleriyle ve yeniden değerlendirilmesi sonucu, işverence yapılan feshin ardından ve henüz ihbar tazminatı ödenmediği bir sırada işçinin emeklilik için başvurusunun işçinin emeklilik sebebiyle feshi anlamına gelmeyeceği sonucuna varılmıştır.
4447 sayılı Yasanın 45 inci maddesi ile 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına (5) numaralı bent eklenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işlen ayrılması imkânı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve pirim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. Ancak, işçinin işyerinden ayrılmasının yaş hariç emekliliğe dair diğer kriterleri tamamlaması üzerine çalışmasını soıılandırması şeklinde gelişmesi ve bu durumu işverene bildirmesi gerekir. Aksi halde işçinin başka bir işyerinde çalışmak için değinilen yasa hükmüne dayanması, yasal hakkın kötüye kullanımı niteliğindedir. Yargıtay, konuyla ilgili bir kararında, işçinin bir gün sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmasının, feshin anılan (5) numaralı bent hükmüne uygun olmadığını gösterdiği sonucuna varmıştır (Yargıtay 9.HD. 4.4.2006 gün 2006/2716 E, 2006/8547 K.).
“Somut olayda forklift operatörü olarak çalışan davalı 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrası (5) numaralı bendi uyarınca onbeş yıl sigortalılık ve üçbinaltıyüz gün prim günü şartlarını sağladığı açıklanarak 28.12.2011 tarihli dilekçesi ile bu tarihte işyerinden ayrılmış ve 03.01.2012 tarihinde başka bir işverene ait işyerinde çalışmak üzere işe başlamıştır. Davacının işyerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkın kötüniyetli kullanılması olarak değerlendirilemez. (Yargıtay 22. HD. 04.03.2014 tarih, 2013/5126 H, 2014/4622 K)
“Mahkemece, kıdem tazminatına emeklilik – fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiş ise de, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda emeklilik nedeniyle iş akdinin feshinde kıdem tazminatına, yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belgenin işverene tebliğ tarihinden itibaren faiz yürütülebileceği, böyle bir bildirim yoksa dava tarihinin esas alınması gerektiği hususlarının düşünülmemesi de ayrı bir bozma nedenidir.(Yargıtay 9.HD. 25.06.2014 tarih, 2012/29703 E, 2014/21760 K)
“Somut olayda; işyerinden emekli olarak ayrılan davacı borçlandığı 1 yıl 8 ay askerlik süresinin de kıdem tazminatına esas süreye dahil edilmesini talep etmiştir. Askerlik süresi yönünden 1475 sayılı İş Yasasının 14/5. maddesi gereğince bir değerlendirme yapılmadan bu talebin de reddine karar verilmesi hatalıdır. (Yargıtay 9.HD. 16.01.2012 gün, 2009/31730 E, 2012/141 K.)
“Her ne kadar mahkemece davacının davalı işyerinden ayrıldıktan 5 gün gibi kısa bir süre sonra yeni bir işyerinde çalışmaya başlaması sebebi ile kendi isteğiyle iş akdini sona erdiren davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, sigortalılık süresi ve prim ödeme koşulunu gerçekleştiren davacının işten ayrıldıktan hemen sonra yeni bir işyerinde çalışmaya başlaması müstehak olunan kıdem tazminatı hakkını haleldar etmez. Davacı yasadan kaynaklanan hakkını kullandığından kıdem tazminatı kabul edilmelidir. (Yargıtay 9.HD. 23.06.2014 tarih, 2012/28162 E, 2014/21189 K)
Hakkında zimmet nedeniyle soruşturma başlatılması üzerine işçinin emeklilik sebebiyle işten ayrılması halinde hakkındaki suçlama sabit olsa dahi, kıdem tazminatı hakkı doğar. “Davacının iş sözleşmesini feshinden sonra davalı bankanın 02.03.2011 tarih ve 2 sayılı disiplin üst komitesi karan ile işten çıkarma cezası ile cezalandırıldığının davacıya 03.03.2011 tarihli ihtarname ile bildirilmesinin sonuca etkisi yoktur. Başka bir deyişle davalı banka tarafından işten çıkarma cezası verildiğinin davacıya bildirildiği tarihte taraflar arasındaki devam eden bir iş sözleşmesi bulunmamaktadır.Mahkemece davanın kabulü gerekirken reddi hatalı olup bozma nedenidir.(Yargıtay 7.HD). 04.04.2013 tarih, 2013/2105 E, 2013/5554 K)