TCK m 73 Soruşturulması Ve Kovuşturulması Şikayete Bağlı Suçlar Ne Anlama Gelmektedir?
MADDE 73.- (1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
- Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
- Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
- Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
- İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
- Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
- Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş Olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
- (8.Fıkra, 06.12.2006 tarih ve 5560 s.K/nun 45.md. uyarınca yürürlükten kaldırılmıştır.)
- maddede, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda şikayetin ve şikayetten vazgeçmenin şeriklere etkisi ve sonuçlan düzenlenmiştir. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar bakımından 01.03.1926 tarihli ve 765 sayılı TCK.nun esasları muhafaza edilmekle beraber bazı yenilikler de getirilmiştir.
Şikayet Ve Süresi
Genel Olarak Şikayet ve Şikayete Bağlı Suç Kavramları
Şikayet, suçtan zarar gören kimsenin, yetkili mercilere başvurarak, kendisine karşı suç işleyen kişi veya kişilerin cezalandırılmasını istemesidir.
Kamu yararı ile bireyin menfaati çakıştığında, bireyin çıkarını çok yakından ilgilendiren suçlarda, suçtan zarar görene şikayet hakkı tanınmıştır. Örneğin, TCK.nun 86/2.fıkrasında yer alan kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması, 89.maddesinde yer alan taksirle yaralama fiilleri (ancak, 89/1 inci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz) 116/1. ve 2.fıkralarındaki konut ve işyeri dokunulmazlığının ihlali fiillerinin basit hallerinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır. Yasa koyucu, bu ve benzeri suçlarda, mağdurun şikayeti olmadığı takdirde failin cezalandırılmasında kamu düzeni bakımından yarar görmemektedir. Bazı şikayete bağlı suçlarda, örneğin TCK.nun 102/1.maddesinde öngörülen “cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlali” ve aynı maddenin Z.fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen “cinsel saldırı fiilinin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi suçunun mağdurunun eş olması” halinde, devletin suça müdahalesi, olayın etraftan duyulmasına, mağdurun güç durumda kalmasına ve daha fazla zarar görmesine neden olabileceğinden, yasa koyucu bu nevi suçlarda mağdura, düşünmesi, karar vermesi için şikayet hakkı tanımıştır. Diğer yandan, TCK.nun 167.maddesinin 2.fıkrasında malvarlığına karşı suçlarda (yağma ve nitelikli yağma hariç) bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde olduğu gibi ilgili yakın akraba hakkında soruşturma ve kovuşturmayı şikayete bağlı olarak düzenleyen yasa koyucu şikayetçi ile sanık arasındaki yakın akrabalık bağını nazara alarak, akrabalık ilişkilerinin bozulmaması için mağdurun şikayetçi olup olmamasına önem vermiştir.
Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda, şikayet, bir yargılama koşulu, takip şartı olduğu için, yargılama işlemine şikayet üzerine başlanacaktır.
5271 Sayılı CMK’da Şikayet ve Şikayetçinin Hakları
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “ihbar ve şikayet” başlıklı 158. maddesinde şikayetin ne şekilde ve hangi makamlara yapılacağı açıkça gösterilmiştir. Şöyle ki;
“İhbar ve Şikayet
Madde 158. – (1) Suça ilişkin ihbar ve şikayet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.
- Valilik veya kaymakamlığa yada mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
- Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikayette bulunabilir.
- Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikayet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
- Yürütülen soruşturma soncunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikayetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.”
158.maddenin açık hükmü uyarınca, suça ilişkin şikayetin, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılması gerekir. Bu makamların dışında, örneğin, okul müdürlüğüne, müfettişe, garnizon komutanlığına, daire amirliğine, fakülte dekanlığına yapılan şikayetler geçerli bir şikayet sayılmaz. Ancak, şikayetçi altı aylık şikayet süresi içinde davaya katıldığı takdirde şikayet usulüne uygun hale gelebilir. Şikayetçinin şikayetini, yazılı olarak veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapması yeterlidir. Valilik veya kaymakamlığa yada mahkemeye yapılan şikayet de geçerli olup bu makamlarca şikayet dilekçesi ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir. Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar bakımından Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına yapılan şikayet de geçerli sayılmıştır. Getirilen bir diğer yenilik ise, yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikayete bağlı olduğunun anlaşılması durumunda, mağdur açıkça şikayetten vazgeçtiğini açıklamadıkça yargılamaya devam edileceği, yani şikayetin biçim koşulunun aranmayacağının hükme bağlanmış olmasıdır. Bu durumda mahkemece mağdura şikayetçi olup olmadığının açıkça sorulup duruşma tutanağına geçirilmesi gerekecektir.
Şikayetçinin şikayetinde fiili anlatması ve şikayet iradesini açıklaması yeterlidir. Fiilin hangi suçu oluşturacağını belirtmesine gerek yoktur. Zira, suçun niteliğini belirleme görevi yargılama makamına aittir. Şikayetin belirli bir olay için yapılması ve olayın açıklanması failin kim olduğunun belirtilmesi gerekir. Gerçekleşme olasılığı bulunan olaylar için yada şarta bağlı olarak yapılan şikayet geçerli değildir . “Şikayet hakkı” doğrudan doğruya suçtan zarar görene aittir. Bir olayda birden fazla kişi suçtan zarar görmüş ise, bunlardan her birinin birbirinden bağımsız olarak şikayet hakkı mevcuttur. Bu kişiler birlikte veya ayrı ayrı şikayet haklarını kullanabilirler. Diğer bir deyişle mağdurlardan birinin şikayet hakkını kullanmaması diğerlerine etkili olmaz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 16.maddesi uyarınca, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, doğrudan doğruya aleyhlerine işlenen suçlardan dolayı “kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar”dan sayılan şikayet haklarını bizzat kendileri kullanabilirler. Diğer bir deyişle şikayet haklarını kullanmaları bakımından yasal temsilcilerinin rızasının olup olmaması önemli değildir. Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, TMK’nun 13.maddesi hükmüne göre ayırt etme gücüne sahiptir. Nitekim, 15.04.1942 gün ve 14/9 sayılı Y. İBK’nda da yasal temsilcilerinin rızası olsun veya olmasın mümeyyiz (ayırt etme gücüne sahip) küçüklerin doğrudan doğruya şahıslarına karşı işlenmiş suçlardan dolayı şikayet hakkına sahip oldukları belirtilmiştir. Bu itibarla, somut olayda, mağdurun nüfus kaydı istenerek onbeş yaşını doldurup doldurmadığı araştırılmalı, onbeş yaşını bitirmişse şikayete yetkili olduğu kabul edilmelidir. Zira, TMK’nun 12.maddesinde, onbeş yaşını dolduran küçüğün kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabileceği öngörülmek suretiyle onbeş yaşını bitirenlerin ayırt etme gücüne sahip oldukları kabul edilmiştir. Eğer küçük onbeş yaşını doldurmamışsa ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı fenni bir şekilde araştırılmalı, ayırt etme gücüne sahip olduğunun anlaşılması halinde yaptığı şikayet geçerli sayılmalıdır. Aksi takdirde şikayet hakkı küçüğün yasal temsilcisine (veli veya vasisine) ait olacaktır. Akıl hastalığı gibi nedenlerle vesayet altında bulunan kişilerin şikayeti geçersiz olduğundan, bu kişilerin aleyhine işlenen şikayete bağlı suçlarda şikayetin vasileri tarafından yapılması, vasisi yok ise kendilerine vasi tayin edilmesi gerekir. Vasinin atanması durumunda şikayet süresi atanma tarihinden değil olay tarihinden itibaren hesaplanacaktır.
Ergin olan kimse adına anne-babasının, resmi nikahlı eşlerden biri adına diğer eşin şikayeti geçersizdir. Kişiye sıkı surette bağı bulunan şikayet hakkı kural olarak mirasçılara intikal etmez. Ancak, bu kuralın istisnasına 5237 sayılı TCK.nun 131/2. maddesinde yer verilmiştir. Anılan madde hükmüne göre, kovuşturması şikayete bağlı olan hakaret suçlarında mağdur, şikayet etmeden önce ölürse veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise (130.md.); ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyunun, eş ve kardeşlerinin şikayette bulunabilecekleri açıklanmış, bunlar dışındaki akrabalara şikayet hakkı tanınmamıştır.
5271 sayılı CMK’nun 233 ila 236.maddelerinde “suçun mağduru ile şikayetçinin hakları” konusu düzenlenmiş ve bu konuda önemli yenilikler getirilmiştir. CMK’nun 233.maddesinde, “suçun mağduru ile şikayetçinin çağırılması”, 235. maddesinde “mağdur ile şikayetçinin davete uymamaları”, 236.maddesinde ise “mağdur ile şikayetçinin dinlenmesi” hususları düzenlenmiş, uygulanacak muhakeme işlemleri gösterilmiştir. Konumuzla ilgili “mağdur ile şikayetçinin hakları” başlıklı 234.madde ise şu hükümleri içermektedir.
“Mağdur ile Şikayetçinin Hakları
Madde 234. – (1) Mağdur ile şikayetçinin hakları şunlardır;
- Soruşturma evresinde;
- Delillerin toplanmasını isteme,
- Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet Savcısından belge örneği isteme,
- Vekili yoksa, baro tarafından kendisine bir avukat görevlendirilmesini isteme,
- 153’üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve el konulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
- Cumhuriyet Savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma,
- Kovuşturma Evresinde;
- Duruşmadan haberdar edilme,
- Kamu davasına katılma,
- Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,
- Tanıkların davetini isteme,
- Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,
- Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma,
- ) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz yada meramını ifade edemeyecek derede malul olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.
- ) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikayetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır.”
Böylece, CMK.nun 234.maddesi hükmüyle mağdura, “aydınlanma hakkı” bağlamında, soruşturma başında bilgilendirilme ve muhakemenin gidişatı hakkında bilgi edinme hakları ile “dosyayı inceleme hakkı”, “avukat yardımından yararlanma hakkı”, “tanıkların davetini isteme hakkı” gibi önemli haklar tanınmış olup, bu düzenleme Ceza Muhakemesi Hukukumuz bakımından reform niteliğindedir. Mağdurun da artık bazı hakları olan önemli bir muhakeme sujesi olarak kabul edilmesini isabetli buluyoruz. Mağdur ve şikayetçi, suçtan zarar görmüş olmak kaydıyla CMK.nun 237-238.maddelerinde öngörülen prosedüre göre kamu davasına katılma hakkına da sahiptir.
Şikayet Süresi (73/l.,2.,3.f)
73.maddenin 1.fıkrası uyarınca, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.maddenin 2.fıkrasında ise, zamanaşımı süresini geçmemek üzere bu sürenin, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlayacağı hükme bağlanmıştır. Şikayet süresi hak düşürücü süre olduğundan, mahkemece re’sen gözetilecektir. Altı aylık şikayet süresi kesin olup, durması, kesilmesi ve uzaması olanaksızdır. Bu süre, mütemadi suçlarda temadinin sona erdiği tarihte, zincirleme suçlarda ise teselsülün sona erdiği tarihte başlayacaktır. Bu sürenin geçirilmesinden sonra suçtan zarar gören kimse şikayetçi olsa bile, hak düşürücü süre geçmiş olduğundan ve bu nedenle de devletin ceza vermek hakkı düştüğünden artık dava açılamayacağı gibi, açılmış olan davanın da CMK.nun 223/8.maddesi uyarınca düşmesine karar verilecektir. Bu altı aylık hak düşürücü süre, zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla şikayete hakkı olan kimsenin fiilden ve failin kim olduğundan haberdar olduğu günden başlayacaktır.
73.maddenin 3.fıkrasına göre, “şikayete hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.” Bu itibarla, şikayete hakkı olanlardan birinin şikayet etmemesi veya şikayetten vazgeçmesi, diğerlerinin şikayet hakkını düşürmeyecektir.
Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar birden fazla sanık tarafından iştirak suretiyle işlenmişse, faillerden biri hakkında yapılan şikayet diğerlerine de etkili olur.
Şikayetten Vazgeçme (73/4., 5., 6., 7.f )
73.maddenin 4.-7.fıkralarında, kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda şikayetten vazgeçmenin şeriklere etkisi ve sonuçları düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, 765 sayılı TCK.nun 99.maddesine nazaran bazı yenilikler de getirilmiştir.
Maddenin 4.fıkrasına göre, kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Maddenin 5.fıkrasına göre, iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki vazgeçme diğerlerini de kapsar ve 6.fıkra uyarınca da, kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Böylece, şikayetten vazgeçmenin, şikayet üzerine açılan davaya ilişkin suçun işlenmesinde şerik olanları da kapsayacağı yani onlar hakkında da geçerli sayılacağı belirtilmiş, ayrıca kanunda aksi açıklanmadıkça vazgeçmenin bunu kabul etmeyen sanığa tesir etmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Madde metninde geçen “aksinin kanunda belirtilmesinden” maksat, herhangi bir kanun hükmünde vazgeçmenin sanığın kabulüne bağlı olmaksızın davayı ortadan kaldıracağı hususunda açıklık bulunmasından ibarettir. Yoksa böyle bir açıklığı içermeksizin herhangi bir kanun hükmünde, vazgeçmekle davanın ortadan kalkacağının belirtilmesi, sanığın muvafakatinin aranmaması anlamına gelmeyecektir.
Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin şikayete hakları olduğu gibi şikayetten vazgeçmeye de hakları vardır. Bu konumdaki küçüklerin şikayetten vazgeçmesi yeterli ve geçerli olup, yasal temsilcilerinin aksi yöndeki beyanı hukuki sonuç doğurmayacaktır. Küçük olan mağdurların, yargılama sırasında ergin (reşit) olmaları halinde, yasal temsilcililerinin (veli veya vasilerinin) bu aşamadan sonra vazgeçmesi sonuca etkili olmayacaktır. Zira ergin olan mağdur, şikayete ve şikayetten vazgeçme hakkına sahip olup, şikayetçi olup olmadığı sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekecektir.
Şikayetten vazgeçme, şikayet makamlarına yapılacak bir başvuru ile şikayetçi olunmayacağının bildirilmesi suretiyle de mümkündür. Bu durumda şikayetten vazgeçme nedeniyle fail hakkında dava açılmayacak ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir. Şikayetin geri alınması halinde de aynı durum sözkonusu olup mahkemece davanın düşmesine karar verilecektir.
Şikayetten vazgeçme, kural olarak hükmün kesinleşmesine kadar hüküm ifade eder. Ancak, yasa koyucu bazı durumlarda, örneğin karşılıksız çek vermek suçunda, karar kesinleşse de, şikayetin geri alınabileceğini kabul etmiştir.
Kanunda aksi yazılı olmadıkça vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemeyeceğinden, vazgeçmeyi kabul edip etmediği sanıktan sorulmalıdır. Sanık, vazgeçmeyi kabul etmezse yargılamaya devam edilecektir. Vazgeçmeye karşı diyecekleri sanığa sorulmamış ise, düşme kararı sanığa tebliğ edilmelidir. Sanık, düşme kararını temyiz etmediği takdirde, vazgeçmeyi örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Vekilin şikayetten vazgeçmesi için vekaletnamesinde, vazgeçme konusunda veya sanık vekili ise vazgeçmeyi kabul konusunda özel yetkisinin bulunması gerekir.
Kural olarak, şikayetten vazgeçme halinde mahkemece CMK.nun 223/8.madde ve fıkrası uyarınca, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceğinden, eğer vazgeçme sırasında soruşturma tamamlanmış, kanıtlar toplanmış ve beraat kararı verilecek duruma gelinmiş ise, beraat kararı sanığın en lehine olan karar olduğundan, mahkemece davanın düşmesine değil sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.
Şikayet faile değil fiile ilişkin olduğundan “şikayetin bölünmezliği” kurah uyarınca iştirak halinde işlenen suçlarda, bazı failler hakkında şikayetçi olunup bazı failler hakkında şikayetçi olunmadığı ileri sürülemeyeceği gibi,iştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar. Ancak bu durum TCK.nun 37-41.maddelerinin uygulandığı hallerde sözkonusudur. Birlikte işlenmeyen ve iştirak hükümlerinin uygulanmadığı trafik kazalarında, karşı taraftaki aracı kullanan sürücüden şikayetçi olunması, buna karşın mağdurun kendisinin bulunduğu araç sürücüsünden şikayetçi olmaması mümkündür. Zira, vazgeçmenin diğer sanıkları kapsaması için eylemlerinde ayniyet bulunması gereklidir. Nitekim, Yargıtay’ın uygulamaları da bu yoldadır.
Hazırlık soruşturması sırasında şikayetten vazgeçme nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilebilmesi için, soruşturma evrakı arasında şikayetten vazgeçmeyi belgeleyen, şikayetçinin imzasını taşıyan bir tutanak veya yazılı bir belgenin bulunması gerekir. CMK.da, şikayetten vazgeçme belirli bir biçim koşuluna bağlanmamış olmakla beraber, şikayetçinin en azından şikayetini bildirirken tabi olduğu biçimde (CMK. 234.md.) vazgeçmeye ilişkin iradesini hiçbir duraksamaya yol açmayacak şekilde açıklaması gerekir. Bu açıklama mahkeme önünde beyanda bulunmak suretiyle sözlü olarak yapılabileceği gibi dilekçe ile veya tutanak düzenlemek üzere zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle de yapılabilir. Bunun gibi, mahkeme dışında da şikayetten vazgeçme mümkündür. Ancak, bu halde de şikayetçinin vazgeçmeye yönelik iradesini açıklıkla belirtmesi gerekmektedir. Şikayetçinin vazgeçme iradesini açıklamaksızın, açıklamalı davetiye üzerine de olsa duruşmaya gelmemesi onun şikayetten zımmen (örtülü biçimde) vazgeçtiği şeklinde kabul edilemez.
73.maddenin /.fıkrasında, “kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz” hükmü ile uygulama bakımından esaslı bir değişiklik getirilmiştir. Bu hüküm Çağdaş ceza hukukunda yer almış bulunan mağdurun korunmasının, ceza hükümleriyle de sağlanması yönünden yeni bir katkı oluşturmaktadır. 01.03.1926 tarihli ve 765 sayılı TCK. hükümlerinin geçerli bulunduğu dönemde, bu Kanunun 111. maddesinde yer alan hükmü bilmeyen bir kısım mağdurların şalisi haklarını saklı (mahfuz) tutmamaları nedeniyle haklarını sonradan talep edemedikleri görülmekteydi. 5237 sayılı TCK.nun 73.maddesinin 7.fıkrası hükmü, şahsi hakların saklı bulunduğunu sağlayacak şekilde düzenlenerek mağdurun himayesi sağlanmıştır. Yeni düzenlemeye göre, suçtan zarar gören kişi, şikayetten vazgeçtiği sırada ayrıca şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıklamadığı takdirde, bu vazgeçmesi hukuk mahkemesinde dava açmasına engel oluşturmayacaktır.
5237 Sayılı Tck’da Soruşturulması Ve Kovuşturulması Şikayete Bağlı Bulunan Suçlar
5237 sayılı yeni TCK.da soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bulunun saçlarla ilgili kanun maddeleri şunlardır;
TCK. 86/2., 89/5., 102/1., 102/2.-2.cümle, 104/1., 105/1., 106/1.-2.cümle, 116/1.-2., 117/1., 123/1., 125 (3.fıkranın (a) bendi hariç), 129., 130., 132., 133., 134., 144/1., 146/1., 151/1.-2., 155/1., 156/1., 159/1., 160/1., 167/2., 209/1, 233/1, 234/3, 239/1.-2, 342/2.maddeleri.