Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

TCK m 272 Yalan Tanıklık Suçunun Cezası Ne Kadar?

TCK m 272 Yalan Tanıklık Suçunun Cezası Ne Kadar?

MADDE 272.- (1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

  • Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yet­kili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuş­turması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla ka­dar hapis cezasına hükmolunur.
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuk­lama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemedi­ğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklan­ması halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanık­lık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümle­re göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis ve­ya müebbet hapis cezasına mahkumiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan ce­zanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli ve­ya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

272.madde hükmü ile 765 sayılı ETCK’nun 286.maddesindeki “yalan tanıklık” suçu farklı bir sistematik çerçevesinde yeni terim ve tanımlamalarla düzenlenmiştir.

ETCK’nun 286.maddesinde suçun maddi unsurunu oluşturan hareketler “yalan söylemek”, “gerçeği inkar etmek” veya” sorulan hususlarda bilgisini az veya çok saklamak” biçiminde seçimlik olarak sayılmıştı. YTCK’nun 272/1-2.fıkrasında ise suçun maddi unsurunu oluşturan hareket “gerçeğe aykırı olarak tanıklık yap- mak”tır. Gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapmak, ETCK’nun 286.maddesinde sayılan seçimlik hareketleri kapsadığından maddi unsur bakımından iki kanun arasında bir farklılık yoktur. ETCK’nun 286.maddesinde sayılan seçimlik hareketleri kapsadı­ğından maddi unsur bakımından iki kanun arasında bir farklılık yoktur. ETCK’nun 286.maddesindeki suç tanımına göre, nezdinde beyanda bulunulan memur veya heyet yemin vermeye yetkili değilse, yalan tanıklık suçu oluşmamaktaydı. YTCK’nun 272/1.fıkrasında hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruştur­ma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı ola­rak tanıklık yapılması (disiplin soruşturması kapsamında yabancı bir mercide noter veya adli kolluk önünde işlenen yalan tanıklık) suçun temel şekli olarak kabul edilmiş, buna karşılık yalan tanıklığın mahkeme huzurunda (ceza soruşturma ve kovuşturması, özel hukuk uyuşmazlıkları) ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul (C.Savcısı, 4483 sayılı Kanun uyarınca yetkili soruş­turmacı gibi) önünde gerçekleşmesi 272/2.fıkrada bu suçun daha ağır cezayı gerek­tiren nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.

Yalan tanık tedariki ETCK’nun 291.maddesinde bağımsız bir suç olarak düzen­lenmiş olmasına karşın YTCK’da böyle bir bağımsız suç tipi öngörülmediğinden, yalan tanıklık edecek kişiyi temin etmek, yalan tanıklık suçuna azmettirme (38.md.) olarak değerlendirilecektir.

ETCK’nun 286/2.fıkrasında mağdurun müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olması bu suçun ağırlatın nedeni sayılmasına karşın YTCK’nun 272/6.fıkrasında bunların yanı sıra uzun ve kısa süreli hapis cezalarına mahkumiyet durumları da ağırlatın neden sayılmış, mahkum olunan hapis cezası­nın infazına başlanılmış olması ise 272/6.fıkraya göre verilecek cezanın 272/7.fıkra uyarınca ayrıca artırılmasını gerektiren bir hal olarak kabul edilmiştir. Yalan tanık­lık suçunun üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturması veya kovuşturması sırasında işlenmiş olması ETCK’nun 286/2.fıkrasında olduğu gibi YTCK’nun 272/3.fıkrasmda da ağırlatıcı neden sayılmıştır. YTCK’nun 4., 5. ve 8.fıkralarında yalan tanıklık sonucu meydana gelen neticelere göre fali hakkındaki cezanın ne surette tertip edileceği gösterilmiştir. ETCK’nun 290.maddesinde yalan tanıklık suçu kapsamında yaptırıma bağlanan gerçeğe aykırı bilirkişilik ve tercü­manlık YTCK’nun 276.maddesinde bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir.

Suçla Korunan Hukuksal Değer

Yalan tanıklık suçuyla korunmak istenilen hukuksal yarar, yargılamanın işleyi­şinin dürüstlüğü ve yargılamada kullanılan kanıtlarla kanıt araçlannm doğruluğu, içtenliği ve bütünlüğüdür. Tanığın yalancı beyanı muhakemenin sonunda verile­cek hükmü etkileyebileceği ve adliyeyi yanlış yola sevk edebileceği için yalan tanıklık suçu “Adliyeye Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiştir.

Suçun Faili

Yalnızca tanıklar bu suçun faili olabilirler. Tanık, “hariçte geçen olaylara ilişkin bildiklerini tanık dinlemeye yetkili makam önünde beyana mecbur olan üçüncü kişi”dir. Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde veya mahkeme huzu­runda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önün­de gerçeğe aykırı tanıklık yapan kimse bu suçun failidir.

Şüpheli ve sanık bu suçun faili olamaz. Zira Anayasanın 38/5.maddesi uyarınca hiç kimse kendisini suçlayan bir beyanda bulunmaya veay bu yolda delil gösterme­ye zorlanamaz. CMK’nun 147.maddesi hükmüyle kendisine yüklenen suç hakkında “açıklamada bulunmama” ve aleyhine var olan “şüphe nedenlerini ortadan kaldır­mak ve lehine olan hususları ileri sürmek” olanağı tanınan şüpheli veya sanığın kendini koruma içgüdüsüyle yalan (gerçeğe aykırı) beyanının cezalandırılmasının insan yaratılışına aykırı olacağı kuşkusuzdur. Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delilleri­ni yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olup da CMK’nun 50/1-c bendi uyarınca yeminsiz dinlenen kimseler ise kanaatimizce yalan tanıklık suçunun faili olabilirler. Zira yemin bu suçun unsuru değil cezayı artıran nitelikli halidir.

Suçun mağduru, şikayetçisi ve davada katılan (müdahil) sıfatını taşıyan kişiler de davada taraf konumunda bulunduklarından bu suçun faili olmaları kanaatimiz­ce mümkün değildir. Mağdurun CMK’nun 236.maddesi uyarınca tanık olarak din­lenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümlerin uygulanmasının, onun davadaki konumunu değiştirmeyeceğini düşünüyoruz. Mağdur veya katılanın gerçeğe aykırı beyanından dolayı unsurları oluştuğu takdirde iftira (YTCK 267.md.) suçundan dolayı sorumlu tutulması mümkündür.

Özel hukuk davasında davacı ve davalı konumunda bulunan kimseler de bu su­çun faili olamazlar. Ancak, taraf konumundaki bu kimselerin yalan yere yemin etmeleri YTCK’nun 275.maddesine uyan suçu oluşturur.

Suçun Mağduru

Yalan tanıklık suçu bir zarar suçu değil, tehlike suçudur. Zararın meydana gelmesi 272/4-8.fıkralarında meydana gelen neticelere göre ceza­nın artırılması nedeni olarak kabul edilmiştir. Aleyhine tanıklık yapılan kişi bu suçun mağduru sayılabilir. Ancak somut olayda yalancı tanıklığın davanın sonucu­na etki etmiş olması suçun oluşması için gerekli değildir.

Suçun Maddi Unsuru

Maddenin 1.fıkrasındaki temel şekli ve 2.fıkrasındaki daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali bakımından suçun maddi unsuru “gerçeğe aykırı olarak tanıklık yap- mak”tır. Gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapma deyimi “yalan söyleme” ve “gerçeği inkar etme”yi de kapsamaktadır. Yalan söylemekten maksat, tanığın olayın meyda­na geliş biçimini kasten olduğundan başka bir surette ve gerçeğe aykırı bir biçimde anlatmaktır. İnkar etmek ise, olay hakkında bilgisi olan tanığın bu hususla ilgili bilgisi olmadığım iddia etmesi, yani sahip olduğu bilgilerin tamamını veya bir kıs­mını gizlemesidir. Tanık, ifade verirken bildiği, gördüğü her şeyi tam olarak anlat­makla yükümlü olduğundan, tanığa ayrıca tanıklık yapacağı her hususa ilişkin soru sorulmasına gerek yoktur. Diğer bir ifadeyle, bilgisini gizleyen tanığa bu konuda soru sorulmuş veya sorulmamış olmasının suçun oluşumuna bir etkisi bulunma­maktadır. Keza, tanığın usulüne uygun olarak yetkili makam önüne çağrılmamış olması veya çağrılan tanığa görevinin öneminin, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan cezalandırılacağımı! anlatılmamış olması da yalan tanıklık suçu­nun oluşmasına engel değildir.

Yalan tanıklık meydana geldikten sonra aleyhine tanıklık edilen kişi hakkında kusurluluğu etkileyen (yaş küçüklüğü, akıl hastalığı gibi) veya şalisi cezasızlık ya da cezayı kaldıran şahsi nedenlerden dolayı kamu davasının açılmamış veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması dava konusu fiilin suç niteliğinde ve haksızlık muhtevasında herhangi bir değişiklik ve azalma meydana getirmedi­ğinden, kanaatimizce bu durumlarda yalan tanıklık suçu oluşur.

Davayla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan bir konu hakkında yalan be­yanda bulunulması halinde, adliyeyi yanlış yola sevketmesi mümkün dahi olmayan gerçeğe aykırı beyanlar, korunan hukuksal yararı tehlikeye koyamayacağından suç oluşturmamalıdır^. Zira, yalan tanıklık suçunun oluşması için gerçeğe aykırı ola­rak yapılan tanıklığın davanın sonucunu etkileme imkanına sahip olması şarttır. Örneğin tanığın kimliği konusundaki gerçeğe aykırı beyanı yalan tanıklık suçunu değil, YTCK’nun 206.maddesinde düzenlenen “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanla bulunma” suçunu oluşturur.

Suçun temel şekli açısından, hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruş­turma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılması gerekir. “Hukuka aykırı fiil” deyiminin sadece ceza hu­kukuna göre yaptırımı gerektiren eylem olarak değil hukuk düzeninin belirlemiş olduğu, emir veya yasak biçiminde bir içeriğe sahip olan her türlü hukuk kuralına aykırı eylem olarak anlaşılması gerekir. Bu itibarla disiplin cezasını veya idari yap­tırımı gerektiren soruşturma sırasında gerçekleştirilen yalan tanıklık eylemi de 272/1.fıkrasına uyan suçu oluşturur. Ancak, tanık dinlemeye yetkili kişi veya kuru­lun yemin verdirmeye yetkili olmaması gerekir.örneğin, yabancı bir mercide, noter huzurunda, suçla ilgili bir soruşturmanın adli kolluk görevlileri tarafından yürü­tülmesi aşamasında, iki taraf arasındaki uyuşmazlığı çözmek için atanan hakemler (HUMK 516.-527.md.) huzurunda yapılan yalan tanıklık 272/1.fıkra kapsamındadır.

Maddenin 2.fıkrasının uygulanabilmesi için yalan tanıklığın mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde işlen­mesi gerekir. Bu nedenle hukuk veya ceza mahkemesi huzurunda, CMK uyarınca soruşturma safhasında yemin verdirmeye yetkili olan Cumhuriyet savcısı, 4483 sayılı Kanunun 6.maddesine göre atanan soruşturmacı huzurunda dinlendikleri sırada gerçeğe aykırı beyanda bulunan tanıkların eylemi 272/2.fıkraya uyan suçu oluşturur.

Suçun Manevi Unsuru

Yalan tanıklık suçu genel kastla işlenebilir. Özel kast aranmaz. Saikin, örneğin bir masumun kurtarılması amacıyla yalan tanıklık yapılmasının suçun oluşumuna etkisi yoktur. Beyan gerçeğe aykırı ise ancak kast varsa, yalan beyandan söz edilebi­lir. Suçun olası kastla da işlenmesi mümkündür. Yalan tanıklık suçunun varlığının kabulü için kesin, inandırıcı kanıtlar elde edilmesi gerekir; unutkanlık, dalgınlık gibi nedenlerle tanık anlatımında meydana gelecek ayrıntılara ilişkin kısmi aykırı­lıklar yalan tanıklık olarak nitelendirilemez. Yalan tanıklığa konu davada; müşte­ki sanıklar ile tanığın anlatımları arasındaki çelişki, ancak bir vicdani kanıyı oluştu­rabileceğinden, yalan tanıklık suçu için kesin kanıt olamaz. Bu itibarla tanığın yalan söylediği kesin biçimde saptanmadan hükümlülük kararı verilemez. Bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Suçun ağırlatın nedenlerinin (272/3-8.fıkra hükümlerinin) uygulanması için sonucun bilinmesinin ve istenmesinin önemi yoktur.

Ağırlatıcı Nedenler

Yalan tanıklık suçunun ağırlatıcı nedenleri 272/3-8.fıkralarında düzenlenmiştir.

Uç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuş­turması kapsamında yalan tanıklık yapılması

Maddenin 3.fıkrasına göre; kanuni tanımında üst sınırı üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapılması, suçun temel şekline naza­ran dalıa ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu durumda faile verile­cek ceza iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. Bu nitelikli halin uygulanmasın­da yalan tanıklığın yapıldığı soruşturma veya kovuşturma konusu olan suçun ka­nuni tanımında yer alan hapis cezasının üst sınırının esas alınması gerekir. Üç yılın belirlenmesinde dava sonunda verilecek mahkumiyet süresi ya da ilgili suçun ceza­sının azaltılmasını veya artırılmasını gerektiren nitelikli haller nazara alınmaz. 272/3.fıkra hükmünün uygulanması, yalan tanıklığın mahkumiyete yol açmasına da bağlı değildir. Adli para cezasını gerektiren bir suçtan dolayı bu nitelikli hal uygu­lanmaz. Aynı soruşturma veya kovuşturma kapsamında birden fazla suçla ilgili yalan tanıklık yapılması halinde, bu suçların tümünün gerektirdiği cezanın üst sınırlarının değil, her bir suçun cezasının üç yılın altında veya üstünde olup olma­dığına bakılarak bu nitelikli halin uygulanması gerekir. Adli para cezası ile hapis cezası seçimlik olarak öngörülmüş ve hapis cezasının üst sınırı üç yıldan fazla ise, 272/3.fıkra hükmü uygulanmalıdır.

Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tu­tuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmış olması

Maddenin 4.fıkrasına göre, aleyhine tanıklıkta bulunan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemedi­ğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla maddenin bir, iki ve üçüncü fıkralarına göre verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

Bu nitelikli halin uygulanmasının birinci koşulu, aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri­nin, örneğin, arama ve elkoyma (CMK 116 vd.), telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi (CMK 135 vd.), gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme (CMK 139 vd.), adli kontrol (CMK 109. vd.) gibi koruma tedbirlerinden birinin uy­gulanmış olmasıdır. İkinci koşul ise, aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında yüklenen fiili işlemediğinden dolayı beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadı­ğına dair karar verilmiş olmasıdır. Mahkumiyet halinde bu nitelikli halin uygulan­ması mümkün değildir.

Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin hapis cezasına mahkum edilmiş olması

Maddenin 6.fıkrasına göre, aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaş­tırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkumiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına, süreli hapis cezasına mahkumiyeti halinde, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için yalan tanıklığa dayalı olarak hapis cezasına mahkumiyet kararının verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması, diğer bir anlatımla yalan tanıklıkla mahkumiyet arasında nedensellik bağı bulunması gerekli ve yeterlidir. Ayrıca infazın gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur. İnfazın gerçekleşmesi halinde ceza 272/7.fıkra uyarınca ayrıca artırılacaktır.

Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlanmış olması

Maddenin 7.fıkrası uyarınca aleyhine tanıklıkta bulu­nulan kimsenin mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise altıncı fık­raya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılacaktır. Bu nitelikli halin uygulanabilme­si için aleyhine tanıklık yapılan kişinin hapis cezasına mahkumiyetine ilişkin karar ile gerçeğe aykırı beyan arasında nedensellik ilişkisinin bulunmasının yanı sıra bir hapis cezasının infazına başlanmış olması gerekir. Hakkında kesinleşmiş hapis ce­zasının infazına başlanmış olması gerekir. Hakkında kesinleşmiş hapis cezasını içeren mahkumiyet kararı bulunan hükümlünün 5275 sayılı CGTİK’nun 21.maddesi uyarınca Cumhuriyet başsavcılığının yazılı emriyle ceza infaz kurumuna gönderil­mesi ve kuruma alınması halinde hapis cezasının infazına başlanmış sayılır.

Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli ve­ya idari bir yaptırımın uygulanmış olması

Maddenin 8.fıkrasına göre, aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunulan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ceza­sı ile cezalandırılır.

Hapis cezası dışındaki adli yaptırımlara örnek olarak, adli para cezası, YTCK’nun 50.maddesinde kısa süreli hapis cezası yerine öngörülen diğer seçenek yaptırımlar, müsadere, sınır dışı etme, hukuk mahkemesince aleyhine tanıklık edi­len kemsi hakkında verilen ihtiyati tedbir, velayetin veya vesayetin kaldırılması, malvarlığının dondurulmasına karar verilmesi halleri gösterilebilir. İdari yaptıran­lar ise idari para cezası, mülkiyetin kamuya geçirilmesi gibi Kabahatler Kanununda öngörülen idari yaptırımlar ile bir disiplin soruşturması kapsamında disiplin cezası veya görevden uzaklaştırma gibi yaptırımları kapsamaktadır. Bu nitelikli halin uygulanması için aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında adli veya idari yaptı­rım kararı verilmiş olması kanaatimizce yeterli değildir. Adli veya idari yaptırımın uygulanması arandığından, böyle bir yaptırımın en azından uygulanmasına baş­lanmış olması da gerekir.

Hafifletici Nedenler ve Cezasızlık Halleri

Yalan tanıklık suçuna ilişkin şahsi cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerekti­ren nedenler 273.maddede, cezayı kaldıran veya azaltan şalisi sebep olarak etkin pişmanlık halleri ise 274.maddede gösterilmiştir. Bu hususlara ilişkin 273. ve 274.maddelerde yapılan açıklamalara bakılmalıdır.

Teşebbüs

Yalan tanıklık suçu salt hareket suçu mahiyetinde olduğu ve ger­çeğe aykırı beyanda bulunulmasıyla suç tamamlandığından ve sözle gerçekleştiri­len, bu hareketin kısımlara bölünebilmesi teorik olarak imkan dahilinde bulundu­ğundan bu suç teşebbüse elverişlidir. Zira suç tanığın beyanının elde edilmesi bitti­ğinde tamamlanmaktadır. İfadenin alınması tamamlanıncaya kadar geçen safhada tanık gerçeğe dönerse veya yalan beyan bir engel nedenle yarıda kalırsa suçun te­şebbüs aşamasında kaldığından söz edilebilir.

İştirak

Yalan tanıklık suçu, bizzat işlenebilen bir suç olduğundan bu suça müşterek fail (37.md.) düzeyinde iştirak mümkün değildir. Bu suça azmettiren veya yardım eden konumunda iştirak mümkündür. Yalan tanıklık edecek bir kimsenin temin edilmesi bu suça azmettirme olarak değerlendirilmelidir.

İçtima

Maddenin 5.fıkrasında özel bir içtima kuralı öngörülmüştür. Buna gö­re, aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması (CMK 91.md.) veya tutuklanması (CMK lOO.md.) halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkın­da beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması ko­şuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçun­dan (YTCK 109.md.) dolaylı fail (YTCK 37/2.md.) olarak sorumlu tutulacaktır. Diğer bir anlatımla, bu durumda fail hakkında gerçek içtima kuralı uyarınca hem yalan tanıklık suçundan ve hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı cezaya hükmolunacaktır.

Failin aynı olayda birden fazla kimse aleyhine gerçeğe aykırı beyanda bulunma­sı kişi sayısınca değil, bütünüyle tek yalan tanıklık suçunu oluşturur. Keza aynı olayla ilgili olarak yargılamanın çeşitli aşamalarında aynı kişi veya kişiler aleyhine yalan tanıklık yapılması halinde de ortada tek suç vardır. Koşulları varsa zincirleme suç hükümleri uygulanır. Konusu farklı olan davalarda yalan tanıklık ise birbirin­den bağımsız suçları oluşturur.

Tanıklık faaliyeti YTCK’nun 6/1-c bendindeki tanıma göre bir kamu faaliyetidir. Bu bakımdan kişi, tanıklık faaliyetinin icrası kapsamında bir kamu görevlisidir. Yalan tanıklık rüşvet veya irtikap suçlarının unsuru veya ağırlatıcı nedeni olmadı­ğından, bu suçların işlenmesi halinde failin yalan tanıklık suçunun yanı sıra işlediği diğer suçtan (örneğin rüşvet suçundan) da cezalandırılması gerekir. Failin kimliği hakkmdaki gerçeğe aykırı açıklamaları, tanık beyanına dahil olmadığından, örneğin başka kişinin yerine tanıklık yapması halinde, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma (YTCK 2O6.md.) ve yalan tanıklık suçundan dolayı gerçek içtima kuralı uyarınca cezalandırılması gerekir.

Kovuşturma

Suçun soruşturma ve kovuşturması C.savcılığınca genel hü­kümlere göre re’sen yapılır.

Görevli Mahkeme

5235 sayılı Kanunun 10., 11. ve 12.maddeleri uyarınca 272.maddenin 1.fıkrasındaki suçun temel şeklinde sulh ceza mahkemesi, 272/2-3. ve 8.fıkralarındaki nitelikli hallerde asliye ceza mahkemesi, 272/6.fıkradaki (aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkumiyeti halinde) nitelikli halde ise ağır ceza mahkemesi görevlidir. Dolaylı fail olarak sorumlu tutulmayı düzenleyen 272/5.fıkradaki koşulların gerçek­leşmesi halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (YTCK 109/1., 3.md.) ve yalan tanıklık (272/1-3.fıkralar) suçlarından açılan davaların bağlantı nedeniyle asliye ceza mahkemesinde görülmesi gerekir.

Suçun Yaptırımı

Maddenin 1.fıkrasında dört aydan bir yıla kadar, 2.fıkrasında bir yıldan üç yıla kadar, 3.fıkrasına iki yıldan dört yıla kadar, 8.fıkrasında ise, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıdır. Maddenin ilk üç fıkrasın­daki suçlar açısından 4.fıkradaki neticelerin meydana gelmesi halinde bu cezalar yarı oranında artırılacaktır. Maddenin 5.fıkrasındaki neticelerin meydana gelmesi halinde ise yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma su­çuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır.

Maddenin 6.fıkrasında öngörülen netice itibariyle ağırlaşmış suçun yaptırımı, aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkumiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis, süreli ha­pis (YTCK’nun 49/1.maddesi uyarınca süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilme­yen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz) cezasına mahkumiyeti halinde ise, mahkum olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasıdır. Maddenin 7.fıkrası uyarınca, aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılacaktır.

Dava Zamanaşımı

Maddenin 1., 2. ve 3.fıkralarının uygulandığı durumlarda dava zamanaşımı süresi (66/1-e bendi uyarınca) sekiz yıldır. Maddenin 3. ve 4.fıkralarının birlikte uygulanması veya 8.fıkrasının uygulanması hallerinde dava zamanaşımı süresi (66/1-d, 3.fıkra uyarınca) onbeş yıldır. Maddenin 5.fıkrası uya­rınca failin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere (YTCK 109/l-2d md.) göre sorumlu tutulması halinde ise dava zamanaşımı süresi (66/1-d, 3.fıkra uyarınca) yirmi yıldır. Altıncı fıkranın ikinci cümlesinin (süreli hapis cezası­na mahkumiyet halinin) ve bununla bağlantılı olarak /.fıkranın uygulandığı du­rumlarda ise aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkum olduğu veya infazına başlanılan hapis cezasının süresine göre 66.madde hükümleri çerçevesinde dava zamanaşımı süresi belirlenecektir.