Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Tarh Aşaması Nedir? Tarh Nasıl Yapılır?

Tarh Aşaması Nedir? Tarh Nasıl Yapılır?

Tarh; vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafın­dan hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari işlemdir (VUK Md. 20). Tarh kısaca ver­ginin hesaplanması işlemidir. Tarh, idari bir işlem olup aşağıdaki özellikleri taşır.

  • Tarh, idari bir işlemdir.
  • Tarh, asli bir işlemdir.
  • Tarh bireysel bir işlemdir.
  • Tarh, yükümlendirici bir işlemdir.
  • Tarh tek tek yükümlüler hakkında hukuki sonuçlar doğuran kesin ve yürütülmesi zo­runlu bir işlemdir.
  • Tarh işlemi dava konusu yapılabilmekte, ancak hazırlık aşamasında yapılan işlemler, yani matrahın belirlenmesi, yoklama, ara­ma ve vergi incelemesi gibi işlemler dava konusu yapılamamaktadır.

Tarh işleminin unsurları beş tanedir.

Yetki: Tarh işlemi, tarha yetkili olmayan bir ver­gi dairesince yapılması durumunda yetki unsuru yönünden sakatlık söz konusudur. Tarh işlemi yet­kisinin konu, yer ve zaman bakımlarından aşılarak kullanılması durumunda, yetki unsurundan oluşan hukuka aykırılık, işlemin iptalini gerektirmektedir. Örneğin; gelir vergisine dair bir konuda motorlu ta­şıtlar vergi dairesinin işlem yapması konu açısından, Pamukkale vergi dairesinin işlemini konak vergi da­iresinin yapması yer bakımından, emekli veya izinde olan bir vergi dairesi müdürünün işlem yapması ise tarh işlemini zaman bakımından sakatlayacaktır.

Şekil: Vergi dairesi tarafından tarh işlemi ya­pılırken kanunda belirlenen şekil şartları ve usul kurallarına uygun davranmak zorundadır. Şekil ve usul kurallarına aykırı işlem yapılması işlemi şekil unsuru yönünden sakatlamaktadır. Asli şekil ku­rallarına aykırılık (yazılı şekilde olmaması, evrakın imzasız olması gibi) işlemin iptaline sebep olan bir sakatlık iken, tali şekil kurallarına aykırılık (harf eksikliği, yazılarda silik olma durumu) işlemin ip­taline neden olan bir sakatlık değildir.

Sebep: İdareyi o işlemi yapmaya sevk eden nedendir. Vergi dairesi tarh işlemini yaparken da­yandığı sebep ya da sebepleri göstermek, gösterdiği sebep ya da sebeplerin, gerçek ve hukuka uygun olduğunu ispatlamak zorundadır. Aksi takdirde se­bep unsuru bakımından sakatlanmaktadır. Tipik­lik kuralında olduğu gibi maddi sebep olan vergiyi doğuran olay, hukuki sebep olan yürürlükteki ka­nun hükmüne uygun olmak zorundadır. Aksi hal­de işlem sakattır ve iptali gerekir.

Konu: İdari işlemin hukuk âleminde doğurdu­ğu hukuki sonuç konu unsurunu oluşturmaktadır. Tarh işlemi, vergi türü, vergi miktarı ve yüküm­lü bakımından kanuna uygun olmak zorundadır. Sebep ve konu bakımından illiyet bağı iyi kurula­madığı takdirde sonuç ilişkisi işlem hukuka aykırı olmaktadır. Gelir elde edildiğinde gelir vergisi mü­kellefiyeti doğar ve gelir vergisi ödenmesi gerekir. Motorlu taşıtlar vergisi ödetilmeye kalkışılırsa iş­lem konu açısından sakat olur.

Amaç: Kamu yararı dışında özel bir yarar için vergi tarh edilmesi halinde, işlem, amaç unsuru ba­kımından sakattır ve iptali gerekir.

Tarh işleminin yapılabilmesi için vergi matrahı­nın bilinmesi gerekir. Verginin hesaplanmasına esas alınan değer veya miktara matrah denir. Verginin matrahını oluşturan değer, sayılabilir veya ölçüle­bilir nitelikte fiziksel miktarlar olabilir. Matrah bu şekilde sayı, adet, metre, litre, model, ağırlık, otur­ma kapasitesi, taşıma kapasitesi vb. ölçülerle ifade edilirse spesifik matrah; fiyat, değer gibi ekonomik unsurlarla ifade edilirse advalorem matrah olarak tanımlanır. Motorlu taşıtlar vergisi tarifesi spesifik matraha güzel bir örnektir. Matrah değer olarak yani 100.000 x %20 = 20.000T şeklinde ifade edilip ver­gi hesaplanıyorsa, advalorem matrah söz konusudur. Vergi matrahının tespit edilebilmesi için, ilgili vergi kanununda muafiyet, istisna ve indirimlerin belir­lenip gelirden düşülmesi gerekir. Ödenecek vergiyi tespit edebilmek için gerçek/tüzel kişinin geliri üze­rinden gerekli muafiyet, istisna, indirim uygulama­ları yapıldıktan sonra kalan tutar üzerinden vergi he­saplanacak ekonomik değere matrah denilmektedir.

Ödenecek vergiyi tespit edebilmek için gerçek/tüzel kişinin geliri üzerinden ge­rekli muafiyet, istisna, indirim uygulama­ları yapıldıktan sonra kalan tutar üzerin­den vergi hesaplanacak ekonomik değere matrah denilmektedir.

Tarh işlemi için bilinmesi gereken Vergi mat­rahı ya mükellef tarafından veya idare tarafından saptanmaktadır. Matrah belirleme yöntemleri ise şunlardır:

  1. Beyana Dayanan Tarh (Ana yöntem)
  2. İkmalen Vergi Tarhı
  3. Re’sen Vergi Tarhı
  4. İdarece Vergi Tarhı

Beyana Dayanan Tarh

VUK’nun 25. maddesinde beyana dayanan tarh­ta verginin beyanname üzerinden tarh ve tahakkuk ettirileceği ve tahakkuk fişinin düzenleneceği hü­küm altına alınmıştır. Tahakkuk fişi aynı zamanda beyannamenin ilgili vergi dairesine verildiğini/tes- lim edildiğini ispatlayan bir alındı niteliğindedir.

Bu yöntemde mükellef ya da vergi sorumlusu, vergi matrahını, kanunda belirtilen esaslara göre, kendisi saptayarak vergi idaresine e-beyanname yoluyla veya bazı hallerde yazılı olarak bildirmek­tedir. İdeal bir vergi sisteminin yöntemi olarak ni­telenebilecek beyana dayanan tarh işlemindeki bu bildirim, idarenin mükellefine güvenerek beyanını kabul etmesi fakat sonrasında denetlemesi temeline dayanır.

Beyan yönteminde vergileme sürecinin tarh- tahakkuk-tebliğ aşamaları birleşmektedir. Verginin tarh edilmesi ile birlikte tahakkuk da ettiği için be­yana dayanan tarhta verginin tarhı ve tahakkuku kaynaşmış durumdadır.

Vergi idaresinin mükellefin beyanının doğrulu­ğunu kontrol etme ve denetleme yetkisi her zaman bulunmaktadır. Beyana dayalı tarh mükellefe gü­ven esasından hareketle, mükellefin kendi gelirini en iyi kendisinin bileceği esasına dayanır.

Beyana dayanan tarh yönteminde yükümlüler kendi beyanına dayanan vergi tarhına karşı dava açamazlar (VUK-378/2).

Bu durumun iki istisnası bulunmaktadır:

  1. İhtirazi kayıtla beyan: Mükellef beyanna­mesini verirken itiraz ettiği hususları bildi­rir ve bu konularda dava açabilir.
  2. Beyanda hata olması Hali: Mükellef isteme­den de beyannamesinde hata yapmış olabilir.

İkmalen (Tamamlayıcı) Vergi Tarhı

Her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edil­dikten sonra bu vergiye bağlı olarak ortaya çıkan, defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere daya­nılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya mat­rah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesi­dir (VUK madde 29).

Beyana dayanan tarhın doğal bir tarh yönte­mi olmasına karşın İkmalen tarh olağandışı bir tarh yöntemidir. Ek veya tamamlayıcı vergi tarhı olarak da adlandırılan İkmalen vergi tarhı, beyan yönteminde normal tarhiyattan sonra ortaya çıkan ve idarece saptanan matrah farkı için yapılan bir tarhiyat biçimidir. Örneğin mükellef beyanname üzerinde toplama hatası, çarpma hatası gibi bir hata yapmış, bilerek ya da bilmeyerek gelirini eksik beyan etmiş ve vergiyi eksik hesaplamışsa ikmalen tarhiyat yapılır.

Yükümlü hakkında daha önce yapılmış tarhiyat mevcut değil ise, matrah defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere göre tespit edilmiş olsa bile İkmalen tarhiyat mümkün değildir. Resen tarhiyat yapılması gerekmektedir. Önceden bir tarhiyat ya­pılmış olması hali, iki tarh türünü birbirinden ayı­ran en temel özelliktir.

Re’sen Vergi Tarhı

Vergi matrahının tamamen veya kısmen, defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanıla­rak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edil­mesidir (VUK madde 30). Re’sen Vergi tarhı için;

  1. Daha önce bir tarhiyatın yapılmasının öne­mi yoktur.
  2. Matrah veya matrah farkı defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespit edilememektedir.
  3. Matrah takdir komisyonları veya vergi ince­leme elemanlarınca takdir edilmektedir.

Re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tama­men veya kısmen, defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde takdir ko­misyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah farkı üze­rinden alınacak verginin tarh edilmesidir.

İkmalen tarhiyatta yükümlü vergi kanun­larının kendisine yüklemiş olduğu ödevleri ye­rine getirmekte ve vergi idaresi ile arasında bir hukuki ilişki kurulmaktadır. Re’sen tarhiyatta ise yükümlü kendisine yüklenmiş olan ödevleri yerine getirmediğinden vergi dairesi ile arasın­da herhangi bir hukuki ilişki kurulmamıştır. Bu durumda idare tek taraflı olarak tarh işlemine girişmektedir. Bu işleme re’sen vergi tarhı veya re’sen tarhiyat denilmektedir. Re’sen tarhiyatta yükümlünün ödevini yerine getirmemesi, kayıt ve belgelerinin sağlıklı bir incelemeye elverişli olmaması, bu durumda yükümlünün beyanının doğruluğu karinesi çürümekte, dolayısıyla yü­kümlünün matrahının ve vergisinin re’sen takdir ve tarhiyatı yapılmaktadır.

VUK’nın 30. maddesinde verginin re’sen tarh edilebileceği durumlar tek tek sayılmıştır. Sayılan bu durumlarda da vergi matrahının tamamen veya kısmen defter kayıt ve belgelere veya kanuni ölçüle­re dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir. Bu durumlardan bazıları şunlardır:

  • Kanuni süre içinde vergi beyannamesinin verilmemiş olması,
  • Beyanname süresinde verilmiş olsa bile içinde matraha ilişkin bilgilerin gösterilme­mesi,
  • VUK’na göre tutulması zorunlu defterlerin tutulmamış, tasdik ettirilmemiş veya ibraz edilmemiş olması,
  • Defter kayıtlarının ve ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin biçimde saptan­masına imkân vermeyecek kadar noksan, usulsüz ve karışık olması,
  • Tutulması zorunlu defterlerin veya verilmiş beyannamelerin gerçek durumu yansıtma­dığına ilişkin delil bulunması,

İdarece Vergi Tarhı

İkmalen ve re’sen tarh gerektiren haller dışında kalan diğer hallerde, mükellefin verginin tarhı için belirlenmiş zamanlarda vergi idaresine başvurma­dığı ya da borcuna ilişkin ödevlerini yerine getir­mediği saptandığı durumlarda kullanılacak yön­tem verginin kanuni ölçülere dayanılarak idarece tarhıdır.

İdarece Tarh Edilen Vergiler;

  • Diğer ücretlilerin vergisi
  • Emlak Vergisi
  • Damga Vergisi

Vergi Tarhına Hazırlık İşlemleri

Vergi tarhı bir hesaplama işlemidir. Peki vergi tarhına hazırlık işlemleri nelerdir? Bu tarhiyatların yapılabilmesi için yapılan hazırlık işlemleri; yokla­ma, inceleme, arama ve bilgi toplamadır. Vergi tar­hında hazırlık işlemleri bazen bunların bir tanesin­den örneğin yoklamadan oluşabileceği gibi bazen de inceleme, arama ve bilgi toplama gibi hepsinin bir arada olmasıyla da meydana gelebilir.

Vergi tarhına hazırlık işlemleri; yoklama, inceleme,arama ve bilgi toplamadır.

Yoklama

Yoklamadan maksat, mükellefleri ve mükelle­fiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmektir. Yoklamaya yetkili memurlar, ayrıca vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili olarak günlük hasılatı tespit etmek, öde­me kaydedici cihazlarının kullanımını denetlemek, günlük kayıt gereken defterlerin iş yerinde bulu­nup bulunmadığını kontrol etmek, nakil vasıtala­rını durdurup taşıtta bulunması gereken belgeler ve malları kontrol etmek ve gerekli belgelerin bu­lunmaması hâlinde nakil vasıtasını trafikten alıkoy­mak yetkisine sahiptirler (VUK. 127).

Yoklamaya yetkililer, vergi dairesi müdürleri, yoklama memurları, yetkili makamlar tarafından yoklama işi ile görevlendirilenler, vergi inceleme­sine yetkili olanlar ve gelir uzmanlarıdır. Yoklama neticeleri tutanak mahiyetinde olan yoklama fişine geçirilir.

Yoklama işlemi sırasında ilgili vergi dairesin­den bir memur işyerinize gelerek elindeki tablet bilgisayar aracılığı ile gerekli bilgileri tespit eder ve beyanlarda bulunan mükellefin veya temsilcisinin nüfus cüzdanının fotoğrafını çeker. Tablet bilgisa­yar aracılığı ile yoklama tutulan adres GPS sistemi ile uydular aracılığı ile tespit edilir. Vergi incelemesi mesai saatleri içerisinde yapılabiliyor iken, yoklama 24 saat içinde herhangi bir zaman diliminde yapı­labilir (gece çalışılan işyerleri nedeniyle).

İnceleme

Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gere­ken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit et­mek ve sağlamaktır (VUK.134). Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleridir. Vergi incelemesi yapanlar, incelemeyi esas olarak incelemeye tabi olanın iş yerinde yapmak zorundadırlar. İncele­meye başlanıldığı tarihten itibaren, tam inceleme yapılması hâlinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması hâlinde ise en fazla altı ay içinde incele­meleri bitirmeleri esastır.

Vergi inceleme elemanı mükellefin veya temsil­cisinin beyanlarını da alarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden ulaştığı kanaate göre bir rapor düzenler. Daha sonra hazırladığı rapor “okuma komisyonu” tarafından okunur ve maddi eksiklik veya hatalar yoksa ilgilisine tebliğ edilir.

Arama

İhbar ve yapılan incelemeler dolayısıyla bir mü­kellefin vergi kaçırdığından şüphelenilir ve bu yönde deliller de varsa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için:

  • Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh ceza yargıcından bunu istemesi,
  • Sulh ceza yargıcının istenilen yerde arama ya­pılmasına karar vermesi şarttır (VUK. 142).

Arama çok sık yapılan bir vergisel işlem olmasa da arama sırasında ele geçirilen belgeler tutanak al­tına alınır ve bu tutanağın bir sureti mükellef veya temsilcisine verilir. Aramanın 3 ay içerisinde biti­rilmesi şarttır.

Bilgi Toplama

Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişiler, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteye­cekleri bilgileri vermeye mecburdurlar. Bilgiler yazı veya sözle istenir. Sözle istenen bilgileri vermeyen­lere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir müddet tayin olunur. Bil­gi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla geti­rilemez (VUK. 148).

Ayrıca, sulh yargıçları, icra, nüfus ve tapu memur­ları, yabancı memleketlerdeki Türk Konsoloslukları, mahalle ve köy muhtarları, banka, bankerler ve şir­ketler ile emanet kabul eden gerçek ve tüzel kişiler, her ay muttali oldukları ölüm vakaları ile intikalleri ertesi ayın 15 inci günü akşamına kadar vergi daire­sine yazı ile bildirmeye mecburdurlar (VUK. 150).

Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzel kişiler, özel kanunlarında yazılı mahremiyet hü­kümlerini ileri sürerek bilgi vermekten imtina ede­mezler. Ancak Posta Telgraf ve Telefon idaresinin muhabereler hakkında, hekimler, diş hekimlerin­den hastalıkların nev’i, avukatlardan kendilerine verilen işler ya da görevleri nedeniyle sahip olduk­ları bilgileri açıklamaları istenemez (VUK. 151).

Tebliğ Aşaması

Vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mü­kellefe veya ceza sorumlusuna önceden belirlenmiş usul ve şekillere göre yazı ile bildirilmesidir (VUK md. 21). Tebliğin amaçları şunlardır:

  1. Tarh edilen (hesaplanan) vergiden yükümlü ve sorumlunun haberdar edilmesi,
  2. Tarhiyat hatalı yapılmışsa yükümlü veya so­rumlu tarafından düzeltme talep edilebilmesi
  3. Tarhiyata karşı yükümlü ve sorumluların haklarını kullanmasına imkân verilmesi

VUK’un 93. md. göre; tahakkuk fişi hariç, ver­gilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bütün vesikalar ve yazılar;

  1. Adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere e-posta, posta vasıtasıyla iadeli taahhütlü olarak,
  2. Adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edilir.
  3. Şu kadar ki, ilgilinin kabul etmesi şartıyla, tebliğ daire veya komisyonda yapılabilir.

V Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hükümifade eden hususların yetkili ma­kamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna önceden belirlenmiş usul ve şekillere göre yazı ile bildirilmesidir.

Tebliğ işlemleri yazılı olarak yapılır. Vergilen­dirme süreci kişilerin temel hak ve özgürlükleri ile yakından ilgili olduğu için vergi ile ilgili tebliğ usulleri VUK’da özel olarak düzenlenmiştir.

Tebligat Kanunu, Türk hukukunda tebliğ iş­lemlerini düzenleyen genel bir kanun olmasına rağmen, vergilendirme işlemlerinde VUK’nun teb­liğ ile ilgili hükümleri uygulanır. İdari Yargılama Usulü Kanunu özellikle Tebligat Kanununa atıfta bulunduğu için, VUK’nun hükümleri değil Tebli­gat Kanununun hükümleri uygulanmaktadır.

Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgâh adresinde bulu­nanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstah­demlerinden birine yapılır (Tebliğ yapılacak kişi­nin görünüşe göre, 18 yaşından aşağı olmaması ve açıkça ehliyetsiz bulunmaması gerekir).

Mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir. Şayet tebliğin mevzuu olan işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır.

Kara, deniz, hava ve jandarma eratına yapılacak tebliğler kıta komutanı veya müessese amiri gibi en yakın üst vasıtasıyla yapılır.

Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ o mem­leketin yetkili makamı vasıtasıyla yapılır.

Tebliğ Yöntemleri Şunlardır;

  1. Posta Yoluyla Tebliğ, Vergilendirme işlem­lerinde asıl olan posta ile tebliğ usulüdür. Posta ile tebliğ usulünde, posta ile tebliğ edilecek vesika kapalı bir zarf içinde pos­taya verilir. Tebligatlar bilinen adreslere ya­pılır. Bilinen adreslerin ortak özelliği vergi dairesinin bilgisine ulaşmış bulunmalarıdır. Bilinen adrese gönderilen mektuplar posta idaresince muhatabına teslim edildiği tarih­te tebliğ edilmiş sayılır.
  2. Memur eliyle tebliğ, Memur eliyle tebliğ özellikle özel ve acil durumlarda başvurulan bir yoldur. Özel ve acele durumların tespiti idarenin takdirine bırakılmıştır. Genellikle aynı yerleşim yerindeki yükümlü veya so­rumlulara ve ivedi durumlarda memur ara­cılığı ile tebliğ yapılmaktadır.
  3. Daire veya komisyonda tebliğ, Yükümlü, sorumlu veya yetkili kıldığı kişilere tebliğ edilecek evrak imza karşılığında vergi da­iresinde veya komisyonda yapılabilir. Bu tebliğ usulünün uygulanabilmesi için teb­liğ alacak kişinin bunu kabul etmesi gerek­mektedir.
  4. İlan yoluyla tebliğ, Hangi hallerde ila- nen tebliğ yapılacağı aşağıda belirtilmiştir (VUK md. 103);
  • Muhatabın adresi hiç bilinmezse,
  • Muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse,
  • Başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,
  • Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa tebliğ ilan yoluyla yapılır.

İlanen tebliğ vergi dairesi panosuna asılmak suretiyle gerçekleştirilir. Panoya asılan tarihi takip eden 15. gün ilan tarihi kabul edilir. İlan tarihini takip eden 1 ay geçince de tebliğ tarihi gerçekleşmiş olur. Örneğin 1 Martta panoya asılmışsa ilan, 16 mart ilan tarihi, 16 nisan tebliğ tarihi kabul edilir.

  1. Elektronik Ortamda Tebliğ, Hazine ve Maliye Bakanlığı, tebliğe elverişli elektro­nik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapabilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili her türlü altyapıyı kurmaya veya kurulmuş olanları kullanmaya, tebliğe elverişli elektro­nik adres kullanma zorunluluğu getirmeye ve kendisine elektronik ortamda tebliğ ya­pılacakları ve elektronik tebliğe ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir (VUK. 107/A). Elektronik ortamda yapılan tebligat 5 gün sonra muhatabına ulaşmış ve onun ta­rafından okunmuş olarak kabul edilir.

Tebliğ edilen belgelerde esası etkileyen eksiklik­ler; yükümlünün adının, verginin türü, verginin miktarı, vergi mahkemesinde dava açma süresinin yazılmamış olması, belgelerin görevli veya yetkili makam tarafından düzenlenip imzalanmamasıdır.

  • Tebliğ yazılı şekilde ve usulüne uygun ola­rak yapılmalıdır.
  • Usulüne uygun olmakla birlikte, tebliğ edi­len belgelerde bazı şekil hataları var ise ve bu şekil hataları esasa ilişkin değil ise tebliğ geçerlidir.
  • Esasa etkili şekil hataları var ise belgeler ve tebliğ hukuken hatalıdır.
  • Tebliğ edilen evrak kanunda aranan şartları taşımakla birlikte tebliğ, kanunda belirti­len usule uygun yapılmamışsa bu durumda tebligat yapılmamış sayılır.