Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

Cebri İcra Nedir?

Cebri İcra Nedir?

Yargı görevini üstlenen devlet, toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar koymakla kalmaz, toplumsal ve hukuki barışın korunması görevini de üstlenir. Devlet, koyduğu hukuk kurallarının uygulanmasını sağlayarak, kurulan dengenin bozulmasını engeller, böylece hukuk düzeni ve barışının devamı koruma görevini de yerine getirmiş olur.

Hakları inkâr veya ihlâl edilen kişiler, haklarının korunması veya ihlâlin bertaraf edilmesi için öncelikle yetkili ve görevli yargı mercilerine başvurup lehine bir karar alır. Bu kararın gereği, haksız çıkan tarafından kendiliğinden yerine getirilmezse, bu hakkın zorla icrasının sağlanması gerekir. Hakkın zorla icrası, ancak devlet organları vasıtasıyla yerine getirilir; zira kendiliğinden hak almak, kural olarak yasaktır. Bu ikili aşamada önce hak tespit edilir veya ifası emredilir; buna rağmen hak, muhatabı tarafından yerine getirilmezse, ikinci aşamada yetkili icra dairesince zorla icra edilir. Bu açıdan geniş anlamda yargı mercileri içine icra ve iflâs organları da dâhildir.

Medenî yargılama hukukunun amacı, maddî hukuktan kaynaklanan sübjektif hakların tanınması ve korunmasıdır. Sübjektif hakkı korumak için başvurulan hukukî koruma sonunda elde edilen kararda tespit ve ifası emredilen şey yerine getirilmezse, takip hukuku devreye girer ve tespit edilen ve ifası emredilen hakkın icrası sağlanır. Cebrî icra, yani takip hukuku, maddî hukuktan kaynaklanan taleplerin devlet kuvveti yardımıyla fiilen gerçekleştirilmesine hizmet eden faaliyeti ifade eder.

Hukuk devletinin bir gereği olarak, hakkın icrası hak sahibi tarafından bizzat değil; devlet organları tarafından, kanunla belirlenmiş şekilde yerine getirilir. Ayrıca, kural olarak borçlunun şahsına veya kişilik haklarına yönelik icranın yürütülmesi söz konusu olmaz; bugün artık cebrî icranın konusunu, borçlunun malvarlığı oluşturur. Diğer bir ifade ile borçlunun malvarlığı ile sorumluluğu kabul edilmiştir. Bazı durumlarda, cebrî icranın konusunu borçlunun belirli malları oluşturur. Örneğin, bir taşınır malın teslimi veya taşınmazın tahliye ve teslimi gibi.

Bugün hukuk sisteminde, cebrî icra hukuku içinde sınırlı da olsa borçluların veya bir hakkı yerine getirmek zorunda olanların bizzat kendilerine yönelik yaptırımların uygulandığı görülür. Örneğin, mal beyanında bulunmamak ya da geç bulunmak nedeniyle borçlunun hapisle cezalandırılması; gerçeğe aykırı beyanda bulunulması, borçlunun bir şeyi yapması veya yapmaması hakkındaki ilâmlı icradan kaynaklanan taleplerin yerine getirilmemesi durumunda hapis cezası verilmesi; borçlunun durumunu bilerek ağırlaştırması gibi hallerde hapis cezası öngörülmüştür. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun 16. Babı, 331-354. maddeleri arasında cezaî hükümler düzenlenmiştir. Ancak bu hükümlerin temel amacı, borç yerine geçecek şekilde borçlunun şahsına yaptırım uygulanması olmayıp kötüniyetli borçluların bu davranışlarının önüne geçmek ve takip prosedürünün sağlıklı işlemesini sağlamaktır. İyiniyetli bir borçlunun cezalandırılması veya takip prosedürünün normal işlemesi durumunda ceza söz konusu olmaz. Hiçbir malvarlığı bulunmayan bir borçlu, takip prosedürünün gereğini yerine getirmiş ve kendisine düşen yükümlülüklere aykırı davranmamışsa, sırf borcunu ödeyememesi nedeniyle cezalandırılamaz.

Bu konuda son olarak şu söylenebilir: Cebrî icra prosedürü ancak başvuru üzerine başlatılan ve yürütülen bir prosedürdür; bu prosedürün kendiliğinden yürümesi söz konusu değildir. Ayrıca, cebrî icra yolunun hedefi ile bu başvuru arasında da bir uyum bulunmaktadır. Örneğin, genel haciz yoluna başvurulduğunda bir miktar paranın veya bir teminatın elde edilmesi, iflâs talebinin sonucu olarak borçlunun tüm malvarlığından alacaklılarının alacağının ödenmesi amaçlanır.