Overbooking Hakkında Önemli Bilgiler

SİGORTALILIĞIN TESPİTİ İLE PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRILMASI

SİGORTALILIĞIN TESPİTİ İLE PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRILMASI

YARGITAY
10. Hukuk Dairesi 2009/4929 E.N , 2009/7437 K.N.
İlgili Kavramlar
PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRILMASI
SİGORTALILIĞIN TESPİTİ
Özet
TARIMSAL FAALİYETİN VARLIĞI KANITLANMIŞ ANCAK ÜRÜN BEDELLERİ ÜZERİNDEN PRİM KESİNTİSİ YAPILMADIĞI ANLAŞILDIĞINA GÖRE, DAVACININ FARKLI KURUM VE İŞYERLERİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN KESİNTİ TUTARLARININ DAVALI KURUMA İNTİKALİNİN OLUP OLMADIĞI SAPTANDIKTAN SONRA SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMELİDİR.
İçtihat Metni
Davacı vekili; kendi adına ve hesabına bağımsız olarak sürdürülen tarımsal faaliyete ve 2926 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılan 36. maddesi ile 1479 sayılı Kanun’un 53. maddesi gereğince Bakanlar Kurulu kararına göre ürün bedelleri üzerinden gerçekleştirilen prim kesintilerine (tevkifatlara) dayalı olarak davacının, 01.05.1994-31.12.2001 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 5510 sayılı Kanun’un geçici 25. madde hükmüne göre sigorta prim borçlarının yapılandırılması olanağından faydalandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, istek aynen hüküm altına alınmıştır.
Hükmün, davalı SGK Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı Kurumda tescili ve prim ödemesi bulunmayan davacının, ürettiği tütünleri S… Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü ile Tütün Ltd. Şti.’ye, ilki 1994 yılının Nisan ayında olmak üzere uyuşmazlık konusu dönemde aralıksız her yıl satarak teslim etmesine karşın, ürün bedelleri üzerinden tevkifat yapılmadığı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 25. madde hükmünden yararlanılmasına yönelik olarak açılan dava İle yasal süresinde yapılandırma isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
2926 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre; kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyetlerde bulunanlar tarım Bağ-Kur sigortalısı sayıldıkları gibi, 6. madde hükmü gereğince; bu kişilerin sigortalılıkları, tarımsal faaliyetlerine son verdikleri tarihte veya diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce sona ermektedir. Kanun’un 5. maddesinde; bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 9. maddesinde; bu Kanun’a göre sigortalı sayılanlardan sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemlerinin, Kurumca re’sen yapılacağı yönünde düzenlemeler yer almaktadır. Kanun’un 3. maddesinin (b) bendinde; tarımsal faaliyetin, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya özgü yerlerde kendi adına ve hesabına yapılabileceği belirtilmiş olup, sigortalıların tescil işlemlerinde esas alınması gereken kayıtlar da 10. maddede açıklanmıştır. Zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu, kendi adına ve hesabına bağımsız gerçekleştirilen tarımsal faaliyet olgusu olduğundan, anılan faaliyetin bulunmadığı kesintiye uğradığı sürelere yönelik olarak ilgilinin sigortalılığından söz edilemeyeceği de açıktır.
Diğer taraftan; 4956 sayılı Kanun’un 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanun’un 36. ve 4956 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanun’un 53. madde hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine olanak tanımıştır. Buna göre; tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü zorunludur. Kurumun sigorta primlerini tahsil etmesine karşın, sigortalıyı kesinti tarihi itibarıyla re’sen kayıt ve tescil etmemesi, kanunun kendisine yüklediği bu yükümlülüğe açık bir aykırılık oluşturmaktadır ve kanun ile Kuruma verilen re’sen tescil görevinin yerine getirilmemesinin olumsuz sonuçlarından sigortalının sorumlu tutulması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde ifadesini bulan evrensel nitelikteki objektif iyiniyet (dürüstlük) kuralıyla bağdaştınlamaz. Mahkemece yapılan ise, zorunlu olmasına karşın Kurumca tesis edilmeyen tescil ve tespit işlemine ilişkindir. Önemle belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması; tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ilk prim ödemesinin gerçekleştiği tarihi izleyen ay başından, tescil olmamasına karşın tevkifatın bulunduğu durumlarda ise, tevkifatın 2926 sayılı Kanun’un 10. maddesinde belirtilen şirket ve kuruluşlarca yapılması durumunda ilk prim kesintisinin gerçekleştirildiği tarihi izleyen, anılan madde kapsamına girmeyen şirket, kuruluş veya işveren tarafından tevkifatın yapılması durumunda da kesinti tutarının Kurum hesabına yatırıldığı tarihi takip eden ay başından sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Söz konusu Kanun’da, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79. maddesinin onuncu fıkrasına paralel bir düzenleme yer almadığından, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından daha önce tescil edilmemiş ve prim ödemesi bulunmayan kişiler hakkında, yukarıda açıklanan tarihlerden önceki dönem yönünden sigortalılığın tespitine, tarımsal faaliyetin varlığının kanıtlanması durumunda dahi karar verilemez.
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava irdelendiğinde; 2926 sayılı Kanun’un 3 ve 10. maddeleri kapsamında tarımsal faaliyet yönünden gerekli inceleme ve araştırma yeterince yapılmış olup, dosya içindeki tüm bilgi ve belgelere göre, anılan faaliyetin varlığı kanıtlanmış ise de, teslim edilen ürün bedellerinden prim kesintisi gerçekleştirilmediği belirgindir. Bu bakımdan; yöntemince araştırma yapılmalı, davacının farklı kurum, kuruluş, şirket, işveren yönünden gerçekleştirilmiş tevkifat ve 10. madde kapsamında bulunmayanlara ilişkin olarak kesinti tutarlarının davalı Kuruma intikal olgularının var olup olmadığı saptandıktan sonra yukarıda belirtilen ilkeler de dikkate alınarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulü yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 16.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.