Sanığın Kendisine Görevi Gereği Verilen Kullanıcı Kodu Ve Şifre İle Sorgulama Yapması Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçunu Oluşturmaz

BANKA PERSONELİNİN KREDİ LİMİTİNİ DEĞİŞTİRMESİ

BANKA PERSONELİNİN KREDİ LİMİTİNİ DEĞİŞTİRMESİ

YARGITAY 11. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/4139
KARAR: 2014/11050

Taraflar arasında görülen davada …10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/11/2012 tarih ve 2011/550-2012/544 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/06/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılardan asil D… ve davalılar vekili Av… dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, …ilinde yerleşik ve beyaz eşya ticareti işi ile uğraşan müvekkili şirketin ortağı olan diğer müvekkili D…ın, şirketi temsilen ve kendi adına dava dışı firmanın davalının …Şubesinden almış olduğu 24 aylık geri ödemeli 20.000.00 TL bedelli kredi sözleşmesine kefil bulunduklarını, bu kredinin 09.02.2006 tarihinde kapatıldığını, ancak buna rağmen davalının müvekkilleri aleyhine icra takibine geçtiğini, 17.10.2006 tarihli 155.924,03 TL tutarlı ödeme emri tebliğ ettirdiğini, ödeme emrinde borcun sebebi olarak kapatılan kredi borcunun dayanak gösterildiğini, müvekkillerinin imzası ve bilgisi dahilinde olmayan 02.04.2004 tarihli ve 24.01.2005 tarihli kredi sözleşmelerinin icra takibinin dayanak belgeleri olduğunu, müvekkillerinin şikayet üzerine davalı müfettişi tarafından yapılan soruşturma sonunda düzenlenen raporda banka personelince ilk sözleşmedeki 20.000,00 YTL ibaresindeki “2” rakamının “7” olarak değiştirdiğinin, ilk sözleşmede kefil olan davacıların bilgi ve iradesi dışında sonradan 40.000,00 TL ve 10.000,00 TL’lik kredi fasıllarının da ilk sözleşmeye dahil edildiğinin belirlendiğini, savcılığa yapılan şikayet sonrası kamu davası açıldığını, sahteciliğin belirlendiğini, davalı personelinin mahkumiyetine karar verildiğini, açılan menfi tespit davasının kabul edilerek müvekkillerinin davalıya borcunun da olmadığının belirlendiğini, yapılan bu haksız işlemler ve takiplerle müvekkillerinin işlerinin bozulduğunu, bayiliklerinin birer birer iptal edildiğini, hiçbir bankanın kendileri ile çalışmak istemediğini, küçük bir yer olan …’de bu olayın duyulması sebebiyle itibarlarının sarsıldığını, müvekkillerinin maddi ve manevi zararlarının doğduğunu ileri sürerek, müvekkili D… için 10.000.00 TL manevi, 7.500.00 TL maddi ve diğer müvekkili için şimdilik 7.500.00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili, davacıların ihtarlara ve icra takibine itirazlarının olmadığını, takibin kesinleştiğini, ceza dosyası ile menfi tespit dosyasının henüz kesinleşmediğini, maddi ve manevi tazminat davasının hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kesinleşen ceza ve hukuk mahkemesi ilamlarından davacıların kefil oldukları 09.01.2004 tarihli kredi sözleşmesindeki kefalet miktarının 20.000.00 TL olduğu, bu sözleşmeye ilişkin borç ödenmesine rağmen davalı banka çalışanı tarafından davacıların rızası olmadan sözleşmedeki miktarın 70.000.00 TL’ye çıkartılarak davacıların kefili olmadığı borcun ödenmesi için haksız olarak aleyhlerine icra takibinde bulunulduğu, takibin kesinleştiğinin anlaşıldığı, haksız icra takibinde davacı D…’ın haczedilen maaşının iade edildiği, diğer davacı şirketin ibraz edilen defterleri üzerinde yapılan incelemede haksız hacizle bağlantılı olarak bir zararının tespit edilemediği, davacıların maddi zararlarına ilişkin iddialarının soyut düzeyde kaldığı, davacıların bu nedenle bir zararının tespit edilemediği, dinlenen tanık beyanlarında haksız icra takibi sebebiyle davacı D…’ın büyük üzüntü duyduğu, psikolojisinin bozulduğu, bu şekilde manevi zarara uğradığının anlaşıldığı, buna davalı bankanın çalışanının haksız eyleminin sebep olduğu, 818 sayılı BK’nın 55. maddesi gereğince davalı bankanın sorumlu bulunduğu gerekçesiyle davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, 880.00 TL manevi tazminatın 05.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı D…’a verilmesine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-HUMK’nın 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. maddesi hükmüne göre miktar veya değeri 1.000.00 TL’sini geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 21.7.2004 hüküm tarihi itibariyle kesin olup, anılan 5219 sayılı Kanun ve 5236 sayılı Kanun uyarınca söz konusu miktar 01.01.2012 tarihi itibariyle 1.690.00 TL’ye çıkarılmıştır.
Somut olayda her bir davacı için ayrı ayrı 7.500.00 TL maddi ve davacı gerçek kişi için 10.000.00 TL manevi tazminat talep edilmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat istemlerinin reddine ve 880.00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Yargılama sonucunda davalı aleyhine kabul edilen miktar, yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca temyiz sınırının altında kaldığından davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması göre, davacılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, haksız icra takibi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacıların, dava dışı firmanın davalıdan kullandığı kredi borcunun kefili bulundukları, anılan kredi borcunun ödenerek sona erdiği, davalı personelinin kredi sözleşmesinde oynama yaparak kredi limitini artırdığı, davalının bu nedenle davacılar aleyhine icra takibi başlattığı, davacıların araçlarına, taşınmazlarına ve davacı gerçek kişinin Bağ-Kur maaşına hacizler tatbik edildiği, davacıların açtığı menfi tespit davası sonucu borçlu olmadıklarının tespiti sonrasında uzun süre sonra hacizlerin fekkedildiği, sahteceliğin sabit olduğu hususları uyuşmazlık konusu değildir.
Davacılar, dilekçesinde açıkladığı nedenlerle zarara uğradıklarını ileri sürerek maddi tazminat isteminde bulunmuşlar, yazılı gerekçe ile bu istemlerinin reddine karar verilmiştir. Ancak, somut olayın özellikleri, hacizlerin uzun süre tatbik edilişi, ticari hayatın gerekleri dikkate alındığında haksız haciz nedeniyle zarara uğradıklarının kabulü gerekir. Yine somut olayın özelliği gereği bu zararın miktarının ispat edilmesindeki güçlük de dikkate alınarak, davaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı BK’nın 42. maddesi uyarınca mahkemece davacılar yararına uygun bir miktar maddi tazminat tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
4-Ayrıca, davacı D…’ın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, manevi tazminat, 22.06.1966 tarih ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da etraflıca açıklandığı üzere, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarar uğrayanın manevi ısdırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araçtır. Manevi tazminatın kapsamını takdir hakkı, kural olarak yargıca aittir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, hak ve adalete uygun davranmalı, hukuk biliminden yararlanmalı, toplumun sosyal,ekonomik ve moral yapısını ve özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Takdir edilecek tutar, bir yandan manevi acıları gidermeli, kamuoyu ve sosyal vicdanda kabul görmeli, diğer yandan ise zarar gören açısından zenginleşme aracı olmamalıdır. Bu durum karşısında, haksiz hacizlerin tatbik tarihi, devam ettiği süre, davacı D…’ın konumu, tanık beyanları, paranın alım gücü ve somut olayın diğer özellikleri dikkate alınarak, yararına daha makul oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu yönüyle de davacı D… yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, alınmadığı anlaşılan 103,00 TL temyiz