Kanun Yollarına Hakim Olan İlkeler
Kanun Yolundan Feragat
Feragat ile ilgili HUMK.nun 535.maddesinde, tahkim ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Buna göre, tarafların önceden yaptıkları sözleşme yok hükmündedir.Aynı hükmün, kıyasen kanun yoluna başvurudan feragat içinde geçerli olması gerekir. Çünkü kanun koyucu, tarafların iradesinin daha öncelikli olduğu tahkimde dahi, henüz dava açmadan veya dava açıldıktan sonra fakat karar verilmeden önce, yapılan kanun yoluna başvurudan feragati geçersiz saydığına göre, mahkemelerde açılan davalar bakımından, aynı sonuca ulaşmak yasa koyucunun amacına uygun düşecektir.
Kanımızca da, kanun yoluna başvuru, taraflara tanınmış bir haktır. Taraflar bu haktan feragat edebilirler.Ancak tarafların feragat edebilmesi için, hakkın doğması gerekir. Bu nedenle, hükmün verilmesinden önce, yani kanun yoluna başvuru hakkı doğmadan, kanun yoluna başvurudan feragat edememelidir.Olağanüstü kanun yolu için de, tarafların önceden sözleşme ile feragat etmeleri mümkün değildir.
Nihai Karardan Sonra Feragat
Mahalli mahkemece nihai kararın değiştirilmesi yasağı, karardan sonra davacının verdiği feragat dilekçesi için de geçerlidir.Yani böyle bir durumda, davadan el çekmiş olan hakim, dosyayı yeniden ele alıp ferağat nedeniyle davanın reddine karar veremez. Çünkü hukuk sistemimizde, yargılamanın iadesi (HUMK m.450) hariç, hakimin kendi verdiği nihai kararı iptal etme yetkisi bulunmamaktadır. Bu yetki, yüksek Mahkemeye aittir. Yargıtay’in, uzun yıllardan beri yerleşik ve genel kabul gören içtihadına göre, bu durumlarda yapılması gereken iş, dosyayı temyiz edilmiş gibi Yargıtay’a göndererek, ilk kararın bozma ile ortadan kaldırılmasını sağlamak, bilahare feragat nedeniyle davanın reddine karar vermekten ibarettir.
HUMK’nun 93.maddesi gereğince, davadan feragat kesin hükmün sonuçlarını doğurup, davalının kabulüne de bağlı değildir.Davacı hükümden sonra, fakat karar tebliğ edilmeden yani temyiz süresi işlemeye başlamadan önce davadan feragat ederse, davanın feragat nedeniyle reddine karar verme yetkisi Yargıtay’a değil hükmü veren mahkemeye aittir.
Davadan feragata ilişkin HUMK 91vd hükümleri icra mahkeme- sindeki duruşmalarda da kıyasen uygulanır. ‘ icra mahkemesindeki, itirazın kaldırılması duruşmasında, davadan vazgeçen tarafın, bu isteği diğer tarafa tebliğ edilmedikçe, vazgeçmesinden dönebilecektir.
Aleyhe Bozma Yasağı
Aleyhe bozma yasağı, kanun yoluna taraflardan birisinin başvurması halinde bozmanın, varsa onun lehine yapılabileceğini, aleyhine hükmün bozulamayacağım ifade eder.Ancak her iki tarafta kanun yoluna başvurursa, aleyhe bozma yasağı olmaz.Aleyhe bozma yasağı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda açıkça düzenlenmemiştir. Ancak Yargıtay uygulamasında, bu yasak tereddütsüz kabul edilmektedir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, aleyhe bozma yasağı geçerli değildir.Bu tür davalarda, hükme karşı taraflardan birisi kanun yoluna başvursa bile, hüküm başvuran tarafın aleyhine bozulabilir.
Nihai Kararın Değiştirilmesi Yasağı
Yargılama sonunda hakim, istek sonuçlarından her biri hakkında, taraflara yüklenen borç ile yüklenen hakların ne olduğunu açık bir şekilde taraflara açıklar ve bunu tutanağa geçirerek imzalar(HUMK m.381 388, 389, 390). Uygulamada kısa karar denilen bu tutanak metni ile. mahkeme kararı hukuki varlık kazanmış olur.Bu aşamadan sonra, hakirr. kısa kararı değiştirmemek, kısa karara uygun şekilde, onbeş gün içinde gerekçeli kararı yazmak (HUMK m.381/3; İBK 10.4.1992-7/4R.G 10.6.1992-21254) zorundadır. Mahkemenin verdiği nihai kararı değiştiremeyeceği kuralı istisnası yoktur. Bu yasağın temel amacı, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce verilecek nihai kararlara, tarafların ve toplumu? güveninin sarsılmasını önlemektir.
Usuli Müktesep Hak
îcra Mahkemesi, uyduğu ve böylece müktesep hak haline gelen Yargıtay bozma kararına aykırı düşecek şekilde karar veremeyecektir. Ancak maddi hataya dayanan bozma kararma uyulmasının lehine bozar. yapılan taraf yararına kazanılmış usuli hak teşkil etmeyeceğini, Yargıtay emsal kararları ile bildirmiştir.
Bozma kararma uyulmuş olması halinde, lehine bozma kararı verilen taraf için müktesep hak oluşturacaktır.Bu hakkın tanınması, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, mahkemece, müktesep hak nazara alınmaksızın karar verilemeyecektir.