İşçiye maaşını elden ödeyen ancak bunu yazılı belgeleyemeyen işveren, yeniden ödeme tehdidi altında!
İş kanunu uyarınca, işçiye, ücretinin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı, usul hükümleri çerçevesinde mümkün değildir. Çalışma ve ücret seviyesini ispat külfeti işçiye, ücretlerinin ödendiğinin ispat yükü ise işverene düşmektedir.
Ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün olmadığından, işçiye ücretinin ödendiğini, işverenin yazılı olarak ispat etmesi gerekecektir. Bu da ya banka ödeme dekontu ile, ya da işçinin imzasını taşıyan ödeme belgeleriyle mümkün olabilecektir.
Yargıtay, iki yıl ücret almadan çalışmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu varsayımına dayanarak ücret isteminin reddine karar veren yerel mahkeme kararını bozmuştur.(Yargıtay 9.HD. 09.06.2014 gün, 2012/15350 E, 2014/18661 K)
Yargıtay’a göre, uzun süre işçinin ücretlerinin ödenmediği iddiası durumunda, işverence cevap dilekçesinde dayanılmak kaydıyla yemin teklifi hakkının olduğu hatırlatılması ve gerekirse bu yönde usulü işlemler tamamlandıktan sonra sonuca gidilmesi gerektiği görüşündedir.
Ayrıca Yargıtayca, çok uzun süre ücret ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, hâkimce resen yemin teklifinde bulunulabileceği de kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 18.10.2004 gün 2004/7006 E. 2004/23275 K).
Hal böyle olunca, işçinin ücretini ödemesine rağmen, işverenin, bu hususta yazılı belge sunamaması halinde, , ispat yükü kendisinde olduğundan, ücretlerini aldığı halde, dava dilekçesinde ücret almadığını iddia edebilen bir işçinin, mahkemede yemin etmekten de kuvvetle muhtemel çekinmeyeceği hususu gözönünde bulundurulduğunda, işveren, geriye dönük işçinin ücretlerini yeniden ödeme tehdidi altında kalacaktır.
Yargıtayın bu hususta vermiş olduğu güncel kararlardan biri de aşağıdaki gibidir.
“Somut olayda davacı yaklaşık 18 aylık ücretinin ödenmediğini iddia ederek ücret alacağı talebinde bulunmuştur. Davalı ise davacının ücretlerinin ödendiğini savunmuştur. Mahkemece; “davacı ve davalı tanıklarının hiç birinin ücret ödemelerindeki aksaklık ile ilgili beyanda bulunmadıkları, davacı işçinin abisinin dahi ücretin ödenmemesi ile ilgili bilgisinin bulunmadığı, oysaki davacının 1,5 yıl ücretlerini alması halinde maddi sıkıntıya düşeceği açık olup, bunun abisi tarafından bilinmeme- siniıt Türk örf ve aile bağları dikkate alındığında mümkün olmadığı, diğer yandan davacı işçinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir Bölge Çalışma Müdürlüğüne el yazısı ile yazarak verdiği şikâyet dilekçesinde ücretlerin ödenmemesi gibi bir hususu hiç dile getirmediği, yine hayatın olağan akışına göre 1,5 yıldır ücret almayan bir işçinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne yaptığı şikâyette bunu bildirmemesinin mümkün olmadığı, işyerinde ücret ödemelerinin elden haftalık olarak yapıldığı hususunun mübayenet konusu olmayıp, işverenin bu uygulama sebebi ile aylık bordro imzalatmamasmın, uygulamada iş hayatına aykırı olmadığı, bu sebeple davacının ücretlerinin 1,5 sene ödenmediği iddiasına itibar edilemeyeceği; ancak haftalık ücret alan davacının son iki haftalık ücretinin ödenmemesi iddiasının kabule uygun olduğu” gerekçesi ile davacının ücret alacağının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Yukarda da açıklandığı üzere ücretin ödendiğini ispat yükü işverende olup işveren yazılı ispat yükümünü yerine getirmediğinden davacının ücret alacağının kabulü gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 9.HD. 28.04.2014 tarih, 2012/8015 E, 2014/13392 K) (Yargıtay 7. HD. 08.04.2014 gün, 2014/42 E, 2014/7707 K)