YARGITAY 21. Hukuk Dairesi E: 2013/17005 K:2013/24000 T: 16.12.2013
Hizmet Tespiti ve İşçilik Alacağı Davaları Davaların Ayrılması
Özet: Hizmet tespiti ve işçilik alacağı davaları için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar birbirinden farklı olup, her iki davanın ayrılması yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için zorunludur.
(6100 s. HMK m. 167, 30)
(506 s. SSK m. 79/10)
(5510 s. SSGSSK m. 86/9)
Davacı, davalılardan C… Belediye Başkanlığı nezdinde geçen çalışmalarının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Uyuşmazlık, hizmet tespiti ve kıdem tazminatı istemine ilişkindir.
Davacının hizmet tespiti ile birlikte işçilik alacağı davasını birlikte açtığı ortadadır.
HUMK’nun 46. maddesi (6100 sayılı HMK’nın 167. md) uyarınca yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için aralarında bağlantı bulunsa bile davaların ayrılmasına, davanın her safhasında karar verilebilir. Yine aynı Yasanın 77. maddesinde (6100 sayılı HMK’nın 30. md) Mahkemenin yargılamayı, mümkün olduğunca hızlı ve bir düzen içerisinde seyretmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Hizmet tespiti davalarının yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri oluşturulup bu davalar için özel bir ispat yöntemi öngörmemiştir. Hizmet tespiti davaların niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği için yargılamasının özel bir duyarlılık ve itina ile yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Ayrıca hizmet tespiti davalarında Sosyal Güvenlik Kurumu veya ilgili şubesine husumet yöneltilmesi gerekir.
İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa’dan kaynaklanmakta olup, işçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının hesaplanması gerekir.
Bu açıklamalardan olarak, hizmet tespiti ve işçilik alacakları davaları için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar tamamen birbirinden farklıdır. Bu noktada her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri bu nedenle doğru görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin, birbirinden ta-mamen farklı iki davayı bir arada görmesi ve yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Sendikaların davaya katılmaları halinde bildirecekleri deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.
(6356 s. TİSK m. 43/4, 42, 44, 6)
Davacı, K… Konut A.Ş/de çalışan işçilerin çoğunluğun üyeliğine sahip bulunduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacı sendikanın yetki tespiti için başvuru tarihi olan
28.07.2011 tarihinde K… Konut İnşaat San. Tic. A.Ş.’de çalışan işçilerin yarıdan fazlasının üyesi bulunduğu halde davalı bakanlığın 19.08.2011 gün 14010 sayılı yetki tespiti ile davacı sendikanın çoğunluğun üyeliğine sahip bulunmadığına karar verdiğini, söz konusu tespitin usul ve kanun hükümlerine olduğu kadar maddi gerçeğe de aykırı bulunduğunu, başvuru tarihinde işyerinde çalışan toplam işçi sayısının tespitte belirtilenin çok üzerinde bulunduğunu, başvuru tarihi itibari ile çalışan sayısının 736 olduğunu belirterek, davalı bakanlığın söz konusu olumsuz yetki tespitinin iptaline ve davacı sendikanın 28.07.2011 tarihinde K… Konut A.Ş.’de çalışan işçilerin çoğunluğunu sağladığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı bakanlık vekili; 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 13. ve 14. maddeleri uyarınca yetki tespiti başvurularının 2821 sayılı Kanun’un 22. ve 25. maddeleri gereğince sendikalar ve noterler tarafından davalı Bakanlığa gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile işverenler tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerinin birlikte değerlendirilmesi ile sonuçlandırıldığını, davacı sendika tarafından K… Konut İnş. San. ve Tic. A.Ş.’ye ait işyerlerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için 28.07.2011 tarihinde yetki tespiti başvurusunda bulunulduğunu, Bakanlık tarafından yapılan inceleme sonucunda söz konusu şirkete ait 28 sıra no.lu “Genel İşler” işkolunda faaliyet gösteren iki işyerinde toplam 212 işçinin çalıştığı ve 31 işçinin davacı sendikaya üye olduğunun tespit edildiğini, yapılan yetki tespitinin mevzuata uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili; davalı şirketin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı iştiraki olup esas faaliyet alanının Büyükşehir Belediye Kanunu hükümleri çerçevesinde kentsel dönüşüm ve konut üretim faaliyetleri olduğunu, şirketin bu faaliyetleri yürütmek üzere istihdam ettiği personel sayısının 216 olduğunu, diğer taraftan şirketin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 2011 yılı için açılan “yol, köprü, geçit, kavşak, hizmet binaları ve çevre bakım-onarımı hizmetleri alımı işi” ihalesini kazanıp bu işler için toplam 835 personelle 01.01.2011-31.12.2011 dönemini içeren belirli süreli hizmet sözleşmesi yaptığını, şirkete herhangi bir bildirimde bulunulmadığından hangi personelin sendika üyesi olduğu konusunda bilgi bulunmamakla birlikte Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından 2012 yılı için yapılan hizmet alımı ihalelerine katılmadıklarından söz konusu işçilerin belirli süreli iş akitlerinin uzama ihtimali öngörülmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak tespit kapsamındaki işyerlerinde toplam 1019 kişinin çalıştığı, bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere bu kişilerin 724 tanesinin davacı Belediye-İş Sendikasına üye oldukları ve Belediye-İş Sendikası’nın 724 üye sayısı ile yetki tespit başvuru tarihinde yürürlükte bulunan mülga 2822 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca davalı işyerinde yasanın aradığı yarıdan fazla çoğunluğa sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı Bakanlık vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava olumsuz yetki tespitine itiraz olup dava neticesinde mahkemece davacı sendikanın davalı şirketin işyerlerinde çoğunluğu sağladığı tespit edilmiştir.
2822 sayılı Kanun sisteminde olumsuz yetki tespitine karşı yapılan itiraz neticesinde mahkemece verilen karar kesinleşmekle beraber Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının olumlu yetki tespiti işlemiyle aynı sonucun meydana geldiği ve bu kararın o işkolundaki işkolu barajını sağlayan işçi sendikaları ile işverene tebliğ edileceği, buna karşı da olumlu yetki tespitine itiraz prosedürünün işletilebileceği kabul edilmekteydi.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda ise 2822 sayılı Kanun zamanındaki kabulden vazgeçilmiştir. 6356 sayılı Kanun’un 43. maddesinin 4. fıkrasında, “42. maddenin 3. fıkrası kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen işçi sendikası, altı iş günü içinde yetkili olup olmadığının tespiti için dava açabilir. Mahkeme açılan davayı o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde üçünü üye kaydeden işçi sendikaları ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene de bildirir. Mahkeme davayı iki ay içinde sonuçlandırır”, denilerek olumsuz yetki tespitine itirazlarda mahkemenin işkolu barajını sağlayan yani yetki tespitine itiraz etme hakkına sahip olan sendikalarla işverene davayı ihbar etmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.
Yine aynı doğrultuda olmak üzere 6356 sayılı Kanun’un “Yetki Belgesi” başlıklı 44. maddesinde ise, “Tespit yazısına süresi içinde itiraz edilmemişse sürenin bitimini takip eden altı iş günü içinde; yapılan itiraz reddedilmişse ya da kendisine yetki şartlarına sahip olmadığı bildirilen sendikanın itirazı sonucunda yetki şartlarına sahip olduğunu tespit eden kesinleşmiş mahkeme kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren altı iş günü içinde; ilgili sendikaya, Bakanlıkça bir yetki belgesi verilir.” düzenlemesine yer verilerek olumsuz yetki tespitine itiraz neticesinde mahkeme tarafından hakkında olumsuz yetki tespit işlemi yapılan sendikanın yetkili olduğunun tespiti ve bu tespitin kesinleşmesi halinde sendikaya yetki belgesi verileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, 6356 sayılı Kanunla birlikte olumlu ve olumsuz yetki tespitlerine itirazların sonuçları arasındaki farkı ortadan kaldırılmıştır. Yukarıda belirtilen 6356 sayılı Kanun’un 43. maddesinin 4. fıkrası hükmü ile 44. maddesi hükmü görülmekte olan davanın özelliklerini etkileyen hükümlerdir. Ayrıca 43. maddenin 4. fıkrası usulü ilgilendiren bir hükümdür. 6356 sayılı Kanun
07.11.2012 tarihinde, karar tarihinden önce yürürlüğe girdiğinden 6356 sayılı Kanun’un 43. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması gerekmektedir.
Diğer taraftan 6356 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin 3. fıkrasında, “Ocak 2013 istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar, Bakanlığa yapılmış olan yetki tespit başvuruları ile taraf oldukları bu Kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayımı tarihinden sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki tespit başvuruları mülga 2822 sayılı Kanunun 12. maddesine göre Bakanlıkça yayımlanmış Temmuz 2009 istatistiklerine ve mülga 2822 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılır.” denilmiş ise de bu hüküm bakanlığa yapılmış yetki tespit başvurularının sonuçlandırılması, bir başka ifadeyle olumlu ya da olumsuz yetki tespit işlemlerine esas alınacak hükümlerin belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir. Yoksa 6356 sayılı Kanun’un usule ilişkin hükümlerinin derhal uygulanmasını dışlar niteliğe sahip olmadığı gibi aksinin kabulü usul ekonomisine de uygun düşmez.
Sonuç olarak mahkemece davanın tespit tarihinde işkolu barajını sağlayan işçi sendikalarına ihbar edilmesi ile bu sendikaların davaya katılmaları halinde bildirecekleri deliller toplandıktan sonra tüm dosya kapsamı bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmesi gerekirken bunun yapılmayarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden (BOZULMASINA), 18.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.