Tutukluluk nedeniyle işçinin iş akdinin feshi – Yargıtay kararları
“…..Taraflar arasındaki iş akdinin 4857 SK’ nun 25-IV maddesi gereğince feshedilip edilmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 SK’ nun 25-1V maddesinde İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın 17 nci maddedeki bildirim süresini aşması durumunda, davalı işveren tarafından iş akdinin bildirimsiz feshedilebileceği düzenlenmiştir. Davacının işiyle ve iş yeriyle ilgisi olmayan bir suçtan tutuklu kalması nedeni ile iş akdinin sonlandırılması halinde kıdem tazminatı talep etme hakkı bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacının 06.02.2006 tarihli kıdem tazminatı talep dilekçesi içeriğinden 08.06.2005 – 05.02.2006 tarihleri arasında tutuklu kaldığını anlaşılmakta ise de, tutuklu kaldığı suçun işi ile ilgili olup olmadığı ve iş yerinde işlenip işlenmediği araştırılmaksızm hüküm kurulmuştur.
Mahkemece davacının tutuklu kaldığı suça ilişkin yargılama yapılan ilgili ceza dosyası celp edilerek, işi ile ilgili veya iş yerinde işlenmemiş bir suçtan tutuklu kaldığının tespiti halinde davanın reddine karar verilmesi, aksi halde ise şimdiki gibi hüküm kurulması gerekir.
Eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması hatalıdır.”( 9. HD. 2009/27020 E. 2011/14391 K. 11.05.2011)
“….Somut olayda davacının iş sözleşmesi işyeri dışında işlenen suçlar sebebiyle 30 günü aşan süreyle tutuklu kalması üzerine işverence toplu iş sözleşmesinin 36. maddesine göre feshedilmiştir.
Sözü edilen hükümde tutukluluk süresinin 30 günü aşması halinde iş sözleşmesinin münfesih sayılacağı hükme bağlanmıştır. İşyeri ile ilgisi olmayan ve işyeri dışında işlenen suçlardan dolayı tutuklulukta geçen süreye bağlı olarak gerçekleştirilen fesih 4857 sayılı İş Kanununun 25/1V. maddesine uygun olup 1475 sayılı yasanın 1. bendi uyarınca davacı işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
Mahkemece isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde talebin reddi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.”(9. HD. 2009/12385 E. 2011/12782 K. 02.05.2011)
“……Somut olayda davacının iş sözleşmesi işyeri dışında işlenen suçlar sebebiyle 30 günü aşan süreyle tutuklu kalması üzerine işverence toplu iş sözleşmesinin 36. maddesine göre feshedilmiştir.
Sözü edilen hükümde tutukluluk süresinin 30 günü aşması halinde iş sözleşmesinin münfesih sayılacağı hükme bağlanmıştır. İşyeri ile ilgisi olmayan ve işyeri dışında işlenen suçlardan dolayı tutuklulukta geçen süreye bağlı olarak gerçekleştirilen fesih 4857 sayılı İş Kanununun 25/IV. maddesine uygun olup 1475 sayılı yasanın 1. bendi uyarınca davacı işçi kıdem tazminatına hak kazanır.
Mahkemece isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde talebin reddi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.”(9. HD. 2009/12385 E. 2011/12782 K. 02.05.2011)
“…Somut olayda, davacının iddiası, işveren savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, davacı işçinin bir suç nedeniyle 18/11/2002 tarihinde tutuklandığı, işveren tarafından dosyaya sunulan devamsızlık tutanaklarının, iş bu tutuklama tarihi ve sonrasına ilişkin olduğu, bir başka anlatımla, tutukluluk durumu nedeniyle davacının işe gidemediği ve devamsızlık yaptığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yazılı ilke kararımızda da açıkça belirtildiği üzere bu durumda yerel mahkemece davacının kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, talebin reddi hatalı olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2010/9402 E. 2012/17267 K. 16/05/2012)
“…Somut olayda, davacı işçinin iş akdinin işyeri dışındaki bir olayla ilgili tutukluluğu sebebiyle yapılan devamsızlığa müsteniden feshedildiği uyuşmazlık dışıdır.
Mahkemece, davacının tutukluluğunun çok uzun sürdüğü ve bu sürenin bildirim süresini aştığı gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Ancak, yukarıdaki açıklamalar karşısında 4857 Sayılı Kanun’un 25/1V. maddesine istinaden işverence yapılan feshin, kıdem tazminatı ödeme şartını ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı açıktır. Bu nedenle mahkemece davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”(9. HD. 2012/28440 E. 2014/21190 K. 23.06.2014)
“…..Öte yandan, 4857 sayılı Kanumun 25. maddesinin 11. Bendinin (g) alt bendinde, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu kurala bağlanmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin IV. bendinde de, işçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın aynı Kanunun 17. maddesinde sözü edilen bildirim süresini aşması durumunda işverenin derhal fesih hakkının olduğu hükme bağlanmıştır.
4857 sayılı Kanun’da işverenin derhal fesih hallerinin düzenlendiği 25. maddeye IV. bent eklenmek suretiyle işçinin göz altına alınması veya tutuklanması durumu özel olarak ele alınmıştır. Konu, 1475 sayılı İş Kanunu döneminde anılan kanunun 17/111. maddesi kapsamında zorlayıcı neden sayılmakta ve bir haftadan sonra işverenin derhal fesih hakkı doğmaktaydı. 4857 sayılı Kanun’un 25/1V. maddesinde ise bu gibi haller ayrıca düzenlenmiş ve işverenin fesih hakkının 17. maddede yazılı olan bildirim sürelerinin bitiminde ortaya çıkacağı kurala bağlanmıştır. Buna göre, tutuklanan bir işçinin tutukluluk süresi bildirim önellerini aşmadıkça, iş sözleşmesi işverence derhal feshedilemez.
Bildirim önellerinin sözleşme hükmü ile arttırılmış olması halinde, 4857 sayılı Kanun’un 25/1V. maddesi uygulaması yönünden arttırılmış sürelerin dikkate alınması gerekir. Başka bir anlatımla, işverenin derhal fesih hakkı ancak, tutukluluk süresinin arttırılmış ihbar önellerini aşması halinde ortaya çıkar.
4857 sayılı Kanun’un 40. maddesinde, işçinin 25/1V. bendi kapsamında çalışılamayan süre için ücret ödenmesine dair bir kurala yer verilmemiştir. Bu halde işçinin göz altına alınması veya tutuklanması sebebiyle çalışamadığı süre için ücret talep hakkı yoktur.
4857 sayılı Kanun’un 25/ IV. bendine uyan fesihlerin geçerli nedene dayandığı açıktır. Şu halde göre geçerli fesih imkanı bildirim süresinin aşılması halinde ortaya çıkar.
İşçinin gözaltına kaldığı veya tutuklu olduğu sürenin ihbar önelini aşması halinde 4857 sayılı K.anun>un 25/IV. maddesi uyarınca fesheden işverenin bildirim şartına uyma, ihbar tazminatı yükümlülükleri bulunmamakla birlikte, kıdem tazminatı ödemesi gerekir.
Somut olayda, davacının 16.11.1987-10.08.2009 tarihleri arasında davalı belediyeye ait işyerinde çalıştığı, 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesine göre 8 haftalık ihbar öneli bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Davacının, işle ilgisi olmayan ve işyeri dışında işlediği bir suçtan dolayı 10.08.2009-24.09.2009 tarihleri arasında tutuklandığı ve tutuklu kaldığı sürenin 8 haftalık ihbar önelini aşmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, iş sözleşmesi davalı işverence haklı veya zorlayıcı nedenlerle feshedilmediğinden, mahkemece, davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteminin kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”(22.HD 2012/7525 E. 2012/27498 K. 07.12.2012)