Memurlarda Atama İptali Davası Nedir?

İŞVEREN İŞÇİNİN İŞ AKDİNİ FESHEDERKEN YAZILI TEBLİĞİ ŞARTI VE İSPATI

İŞVEREN İŞÇİNİN İŞ AKDİNİ FESHEDERKEN YAZILI TEBLİĞİ ŞARTI VE İSPATI

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2018/9971
KARAR NO: 2018/23081
KARAR TARİHİ: 12.12.2018
>İŞVERENİN GEÇERLİ NEDENLE İŞÇİNİN İŞ AKDİ FESHİ–YAZILI BİLDİRİM ŞARTI–İMZADAN İMTİNA TUTANAK DÜZENLEYİCİSİ TARAFINDAN DOĞRULATILMAYAN İMZADAN İMTİNA TUTANAĞININ YAZILI FESİH BİLDİRİMİ OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİ

4857/m.18,19,20
ÖZET : Dava, işe iade istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta davacının iş akdine 03/07/2015 tarihli fesih bildirimi ile; “Gaziantep’te faaliyet gösteren firmanın 12.375 TL’lik sat-geri kirala işlemi gerçekleştirilmesinde, ciddi önem taşıyan ekspertiz raporlarını firma ziyareti esnasında dile getirmediğiniz anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen nedenlerle, Yönetim Kurulu Kararlarıyla ve 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 17. ve 18. maddeleri gereğince, ihbar sürenize ait ücretiniz ve kıdem tazminatınız ödenmek suretiyle iş sözleşmeniz sona erdirilmiştir.” denilerek son verilmiştir.Dosya içeriğine göre, öncelikle davacının imzasını taşıyan usulüne göre düzenlenmiş bir fesih yazısı ve imzadan imtina tutanağı yoktur. Davalı işverenin davacının iş sözleşmesini 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca geçerli nedene dayanarak feshettiği, ancak yazılı fesih bildiriminin davacıya tebliğ edilmediği, davacının imzasını taşımayan 03.07.2015 tarihli imzadan imtina tutanağında imzası bulunan tutanak tanığının davalı tarafından tanık olarak gösterilmediği, tutanak düzenleyicisi tarafından doğrulatılmayan imzadan imtina tutanağının yazılı fesih bildirimi olarak kabul edilemeyeceği, davalı işverenin fesih bildirimini yazılı olarak yapma yasal zorunluluğuna riayet etmediği, bu nedenle feshin salt bu nedenle geçersiz olduğu anlaşılmakla davanın kabulü yerine, reddine karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkilinin 07.03.2008 tarihinden, iş akdi haklı ve geçerli neden olmaksızın feshedildiği 03.07.2015 tarihine kadar davalı iş yerinde kesintisiz olarak çalıştığını, …’te faaliyet gösteren davalı şirketin 12.375.000 TLlik al-sat kirala işlemi gerçekleştirmesi de ciddi önem taşıyan ekspertiz raporlarını firma ziyareti esnasında dile getirmediği gerekçesi ile işten çıkarıldığını, davacı işçinin iş akdinin feshedilmesinin; feshin son çare olma ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia ederek davanın kabulüyle davacı müvekkilinin işe iadesinin teminini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili; müvekkilinin müşterisi olan firmaya verilen kredi işleminde ki olumsuzluklar ve çalışan sorumlulukları ile ilgili yapılan teftiş sonucunda ortaya çıkan usulsüzlükler sebebi ile davacı işçiyi işten çıkardıklarını, iş yerine karşı bağlılık ve doğruluk kuralına aykırı davranan davacı işçinin iş akdinin 4857 İş Kanunu’nun 18.maddesi hükümlerine göre feshedildiğini savunarak haksız davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; toplanan deliller doğrultusunda yasal koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle; “Somut uyuşmazlıkta Mahkemenin gerekçeli kararında gerekçe olarak aynen;
“ Yapılan yargılama ve toplanan delillere nazaran yasal koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” şeklinde bir gerekçe oluşturulmuştur.
Bu itibarla Mahkemenin kararı tamamen gerekçeden yoksun olup, Mahkemece T.C. Anayasa’sının 138 ve 141 ve HMK. nun 297. maddesine aykırı şekilde gerekçesiz karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçeleri belirtilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ve yapılan yargılama sonunda feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bozmadan sonra verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20/II.c.1 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir.
İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu kanıtlayacaktır. Buna göre fesih işlemini yazılı yapmış olması, belli durumlarda işçinin savunmasını istediğini belgelemesi, yazılı fesih işleminin içeriğinde dayandığı fesih sebeplerini somut ve açık olarak göstermiş olması gerekir. İşverenin biçimsel koşulları yerine getirdiği anlaşıldıktan sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunun kanıtlanması aşamasına geçilecektir.
Fesih beyanı, İş Kanunu’nun 19’uncu maddesinde öngörüldüğü şekilde yazılı olarak kaleme alınmakla geçerli fesih için gerekli olan bütün şartlar yerine getirilmiş olmaz. Söz konusu beyanın, bu haliyle, yani yasal geçerlilik şartına uygun aslının da muhataba (işçiye) ulaşması zorunludur.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 19’uncu maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına uymamak feshi geçersiz kılar. Yazılı fesih bildiriminde, fesih açık ve kesin sebebinin gösterilmemesi, İş Kanunu’nun 20’nci maddesi anlamında feshin geçersizliği sonucunu doğurur. (Dairemizin 15.09.2008 gün ve 2008/1011 Esas, 2008/23499 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta davacının iş akdine 03/07/2015 tarihli fesih bildirimi ile; “Gaziantep’te faaliyet gösteren firmanın 12.375 TL’lik sat-geri kirala işlemi gerçekleştirilmesinde, ciddi önem taşıyan ekspertiz raporlarını firma ziyareti esnasında dile getirmediğiniz anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen nedenlerle, Yönetim Kurulu Kararlarıyla ve 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 17. ve 18. maddeleri gereğince, ihbar sürenize ait ücretiniz ve kıdem tazminatınız ödenmek suretiyle …. ile olan iş sözleşmeniz sona erdirilmiştir.” denilerek son verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, öncelikle davacının imzasını taşıyan usulüne göre düzenlenmiş bir fesih yazısı ve imzadan imtina tutanağı yoktur. Davalı işverenin davacının iş sözleşmesini 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca geçerli nedene dayanarak feshettiği, ancak yazılı fesih bildiriminin davacıya tebliğ edilmediği, davacının imzasını taşımayan 03.07.2015 tarihli imzadan imtina tutanağında imzası bulunan tutanak tanığının davalı tarafından tanık olarak gösterilmediği, tutanak düzenleyicisi tarafından doğrulatılmayan imzadan imtina tutanağının yazılı fesih bildirimi olarak kabul edilemeyeceği, davalı işverenin fesih bildirimini yazılı olarak yapma yasal zorunluluğuna riayet etmediği, bu nedenle feshin salt bu nedenle geçersiz olduğu anlaşılmakla davanın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalıdır.
Dairemizce 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-)Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-)Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3-)Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi ve fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4-)Davacının işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5-)Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 35,90 TL karar harcından peşin harcın mahsubu ile bakiye 8,20 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafından yapılan harçlar dahil toplam 147,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-)Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 2.180,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-)Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine,
9-)Taraflarca yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve isteği halinde ilgilisine iadesine,
Kesin olarak, 12.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.