Memurlarda Atama İptali Davası Nedir?

Ceza Yargılamasında Temyiz Nedir? Temyize Nasıl Başvurulur?

Ceza Yargılamasında Temyiz Nedir? Temyize Nasıl Başvurulur?

Temyiz, istinaf üzerine verilen bazı kararlar­la, kanunda gösterilen diğer bazı kararlar aleyhi­ne başvurulabilen ve sadece hukuksal denetimin yapıldığı kanun yoludur. Temyizde temel gaye hukuk birliğini sağlamaktır. Ancak tabi bundan önce, belirli bir olayda doğru karar verilmesi ve  gerçek bir hukuksal korumanın sağlanması (so­mut olay adaletinin gerçekleştirilmesi) amaçlan­maktadır.

Kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri tem­yiz edilebilir (CMK m. 286/1). Ayrıca hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya baş­kaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da temyize konu olabilir (CMK m. 287). Buna örnek olarak mahkeme tarafından verilen yetkilik kararları veya bilirkişiye gidilmesi istemi­nin reddine ilişkin mahkeme kararları verilebilir.

Yine 6706 sayılı Cezaî Konularda Ulusla­rarası Adlî İş Birliği Kanunu’nun 18/4. maddesi uyarınca verilen kararların da maddedeki özel düzenleme gereğince, istinafa değil, temyize konu olabileceğini belirtmemiz gerekir. Nelerin temyiz yasağına tabi olacağına ise aşağıda de­ğinilecektir.

Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanabilir. Hukuka aykırılık ise 288/2. maddede, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde tarif edilmiştir. CMUK’ta temyiz sebebi “kanuna aykırılık” olarak belirlenmesi karşısında CMK’da haklı eleştiriler doğrultusunda “hukuka aykırılık” şeklinde be­lirlenmiştir. Böylece Kanun’daki “hukuk kuralı” ifadesini sadece kanunla sınırlandırmamak ge­rekecektir. Hukuka aykırılığın bozma sebebi ya­pılabilmesi için kural olarak hükmü etkileyecek nitelikte olması gerekir. Bunun istisnası ise 289. maddede düzenlenen hukuka kesin aykırılık hâl­leridir.

Dolayısıyla buradaki hukuka aykırılıktan maksat, sadece yazılı hukuka aykırılık değil, aynı zamanda yazılı olmayan hukuka (örf ve adete) da aykırılıktır. Yine içtihada aykırılık da bu kap­samda değerlendirilebilir.

İstinaf ile Farkları

Temyizde sadece hukuki denetim, isti­nafta hem hukuki hem maddi denetim yapılır.

İstinafın uygulama alanı coğrafi anlam­da daha darken temyizin daha geniştir.

Temyizde direnme mümkün iken, istinaf­ta mümkün değildir.

Temyiz müracaatında temyiz eden hük­mün neden dolayı bozulmasını istediğini başvurusunda göstermek zorunda iken, istinafta bunları göstermek zorundadır.

Temyizde yeniden yargılama mümkün değilken, istinafta mümkündür.

Temyiz Yasağı (CMK m. 286/2)

Bunlar, hüküm niteliği taşımasına rağmen temyiz edilmesi mümkün olmayan kararlardır.

İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile mik­tarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan red­dine dair bölge adliye mahkemesi karar­ları,

İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artır­mayan bölge adliye mahkemesi kararla­rı,

(Ek: 20/7/2017-7035/20 md.) Hapis ce­zasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

İlk defa bölge adliye mahkemesince ve­rilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkra­sı kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve ka­nunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâ­hil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adlî para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi karar­ları,

Adlî para cezasını gerektiren suçlar­da ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

(Değişik: 18/6/2014-6545/78 md.) Sa­dece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili ola­rak istinaf başvurusunun esastan reddi­ne dair kararlan,

On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvuru­sunun esastan reddine dair kararları,

(Değişik: 18/6/2014-6545/78 md.) Da­vanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili ola­rak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusu­nun esastan reddine dair kararlar,

Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazla­sını içeren bölge adliye mahkemesi ka­rarları,

Temyiz edilemeyen kararlardır.

Ancak 7188 sayılı Kanun’un bir l yeniliği olarak aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge ad­liye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:

  1. Türk Ceza Kanununda yer alan;
  2. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra), 2. Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit | (madde 213), 3. Suç işlemeye tah­rik (madde 214), 4. Suçu ve suçlu­yu övme (madde 215), 5. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağı­lama (madde 216), 6. Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217), 7. Cumhurbaşkanına hakaret (mad­de 299), 8. Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (mad­de 300), 9. Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağıla­ma (madde 301), 10. Silâhlı örgüt (madde 314), 11. Halkı askerlik­ten soğutma (madde 318), suçları.
  3. Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar, c) Top- ! lantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanu­nunun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesi ve 32 nci maddesinde yer alan suçlar.

Hukuka Kesin Aykırılık Hâlleri (Mutlak Temyiz Sebepleri- CMK m. 289)

  1. maddede düzenlenen hukuka aykırı­lıktan farklı olarak, burada belirtilen hukuka ay­kırılık hâllerinden biri mevcut olduğunda artık hükmün bozulabilmesi için bu hukuka aykırılığın hükmü etkilemiş olup olmadığına bakılmaz. Bu hâllerin mevcudiyeti durumu, önceden kesin bir hukuka aykırılık olarak bizzat kanun tarafından belirlenmiş bulunmaktadır. Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
  1. Mahkemenin kanuna uygun olarak te­şekkül etmemiş olması.
  2. Hâkimlik görevini yapmaktan kanun ge­reğince yasaklanmış hâkimin hükme ka­tılması.
  3. Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katıl­ması.
  4. Mahkemenin kanuna aykırı olarak dava­ya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
  5. Cumhuriyet savcısı veya duruşmada ka­nunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma ya­pılması.
  6. Duruşmalı olarak verilen hükümde açık­lık kuralının ihlâl edilmesi.
  7. Hükmün 230 uncu Madde gereğince ge­rekçeyi içermemesi.
  8. Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
  9. Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.

Öte yandan, sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün boz­durulması için Cumhuriyet savcısına bir hak ver­meyecektir (CMK m. 290). Böylece savcı, sanık aleyhine hükmün bozdurulabilmesi için temyiz kanun yoluna başvurabilirse de böyle bir başvu­ru sanık lehine olan bir kurala aykırılığa dayandırılamayacaktır. Örneğin, son söz sanığa veril­memiş olsa da sanık beraat etmiş ise artık savcı bunu temyiz gerekçeleri arasında belirtemeyecektir. Ancak örneğin uzlaşma hükümlerinin ihlali hâlinde, bunda mağdur ve kamunun da yararı ol­duğu için savcının temyizi üzerine hüküm sanık aleyhine bozulabilecektir.

Temyiz İstemi ve Süresi (CMK m. 291)

Temyiz yoluna başvurma, aslında temyiz yolu davası açma anlamına gelir.

Resen istinaf belli şartlar altında mümkün­ken, resen temyiz Yasa’da öngörülmemiştir. Do­layısıyla temyiz incelemesi ancak talep üzerine yapılabilir.

Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde hükmü veren mah­kemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırı­lır. Uygulamada hükmün duruşmada tefhiminin ardından mahkemeye sunulan dilekçeye “süre tutum” dilekçesi denilmektedir.

Temyiz süresi daha önce 7 gün iken 7035 sayılı Kanun değişikliği ile bu sürenin 15 güne çıkartılmış olması açısından önemlidir.

Ayrıca Kanun’un 291/1. maddesinde tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hük­münün saklı olduğu da belirtilmiştir.

Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar. Hüküm, temyiz eden Cumhu­riyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin böl­ge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itiba­ren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.

Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hük­mün kesinleşmesini engeller (CMK m. 293/1).

Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozul­masını istediğini temyiz başvurusunda göster­mek zorundadır (CMK m. 294/1). Temyiz başvu­rusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse tem­yiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir (CMK m. 295/1).

Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek di­lekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edile­rek verilir (CMK m. 295/2).

Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerek­çesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır.

Sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, sanı­ğın kanuni temsilcisi ve eşi tarafından yapılacak başvuru ve başvuruyu izleyen işlemler için de geçerlidir. Tutuklu sanıklar yönünden Kanun’un 263. maddesi hükümleri saklıdır.

Temyiz İsteminin Hükmü Veren Mahkemece Reddi (CMK m. 296)

Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.

Temyiz eden, ret kararının kendisine tebli­ğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdir­de dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu neden­den dolayı hükmün infazı ertelenemez.

Temyiz Dilekçesinin Tebliği ve Cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Görevi (CMK m. 297)

296 ncı maddeye göre hükmü veren bölge adliye mahkemesince reddedilmeyen temyiz is­temine ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.

Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesi tarafından Yargıtay Cumhuriyet Baş­savcılığına gönderilir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca dü­zenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içer­mesi hâlinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir. Bu tebligatlar, ilgililerin dava dos­yasından belirlenen son adreslerine yapılmasıy­la geçerli olur. Ancak maddenin son fıkrası, 262 ve 263. madde hükümlerini saklı tutmuştur.

Temyiz İsteminin Reddi (CMK m. 298)

Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez oldu­ğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içerme­diğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.

Temyiz İncelemesi

On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini uygun gör­mesi halinde duruşma yoluyla yapabilir. Duruş­ma gününden sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Sanık, duruşmada hazır bulunabile­ceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettire­bilir (CMK m. 299/1).

Sanık, tutuklu ise duruşmaya katılmak iste­minde bulunamaz (CMK m. 299/2).

Duruşmadan önce görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor üyelere açıklanır. Üyeler, ayrıca bizzat dosyayı incelerler. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır (CMK m. 300/1).

Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği Yargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Temyizi istemiş olan tara­fa önce söz verilir. Her hâlde son söz sanığındır (CMK m. 300/2).

Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belir­tilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin nok­sanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusun­da bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar (CMK m. 301).

Temyiz İncelemesi Sonucunda Verilecek Kararlar

Temyiz İsteminin Esastan Reddi

Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir (CMK m. 302/1). Uygulamada bu karara “ONAMA” adı verilmektedir. Bu kararın verilmesi ile bölge adliye mahkemesinin hükmü kesinleş­miş olur.

Hükmün Bozulması

Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz baş­vurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelik­teki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir (CMK m. 302/2).

Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen se­beplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış ol­masa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir (CMK m. 302/3).

Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlem­lerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zaman­da bozulur (CMK m. 302/4).

Kanun’un 289. maddesinde düzenlenen hu­kuka kesin aykırılık hâllerinde de hüküm bozulur (CMK m. 302/5). Hatta bunların temyiz başvuru­sunda gösterilmiş olmasına dahi gerek yoktur.

Hüküm, mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dola­yı bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye gönderir (CMK m. 304/3).

İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlerle ilgili ola­rak verilen karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere Yargı­tay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir (CMK m. 304/4).

Öte yandan, bir noktadan bozulan hükmün bütünü ile bozulmuş olduğunun kabulü gerekir. Yani hükümde bozulmayan noktaların aslında onanmış oldukları gibi bir sonuca varılmamalıdır. Zira hüküm bir bütündür. Birleştirilmiş mahkeme­lerde ise aslında birden fazla hüküm söz konusu olduğundan, bunlardan birinin bozulması, diğeri­nin bozulmaması mümkündür.

Düzelterek Onama (İyileştirme-lslah)

Hükme esas olarak saptanan olaylara uy­gulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay da­vanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:

  1. Olayın daha ziyade aydınlanması ge­rekmeden beraate veya davanın düş­mesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse.
  2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygula­mayı uygun görürse.
  3. Mahkemece sabit görülen suçun unsur­ları, niteliği ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanu­nun madde numarası yanlış yazılmış ise.
  4. Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve mahkeme­ce sanığa verilecek cezanın belirlenme­sinde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse.
  5. Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek ceza­nın belirlenmesinde gerekli indirim ya­pılmamış veya yanlış indirim yapılmış ise.
  6. Artırma veya indirim sonucunda verile­cek ceza süresi veya miktarının belir­lenmesinde maddî hata yapılmış ise.
  7. Türk Ceza Kanununun 61 inci madde­sindeki sıralamanın gözetilmemesi yü­zünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.
  8. Harçlar Kanunu ile yargılama giderleri­ne ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanu­nuna göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.

Yukarıda aktarılan şartlardan birinin mevcu­diyeti hâlinde Yargıtay, mahkemenin son kararını ıslah edecek, yani mahkemenin son kararını kal­dırıp yerine kendisi yeni bir son karar verecektir. Islahın amacı davayı orada bitirmek olduğun­dan, ıslah kararı kesin hüküm etkisine sahiptir ve mahkeme bu karara uymak zorundadır; yani dosya esas mahkemeye döndüğünde bu mah­kemenin herhangi bir işlem yapması gerekmez.

Yargıtay’da Hükmün Açıklanması (CMK m. 305, 306)

Hüküm, 231 inci Madde gereğince açıklanır. Buna olanak bulunmadığı takdirde duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.

Öte yandan, yukarıda belirttiğimiz gibi “Hü­küm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanık­lara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar. ”

Davaya Yeniden Bakacak Mahkeme İşlemleri

Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diye­ceklerini sorar (CMK m. 307/1).

Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunama­ması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşma­ya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde din­lenmesi gerekir (CMK m. 307/2). O hâlde bu ku­ralın lehe temyiz ile ilgili olduğunu rahatlıkla söy­leyebiliriz. Örneğin, sanık bakımından lehe tem­yiz hâlinde ya da aleyhe temyiz olsa dahi hüküm lehe bozulduğunda, davaya yeniden bakacak olan mahkemenin davetine rağmen duruşmaya gelmeyen sanığın veya diğer ilgililerin yeniden dinlenmesi gerekmemektedir. Ancak aleyhe boz­ma durumunda, sanık bakımından dinlenme zo­runluluğunun olduğu açıktır.

Yargıtaydan verilen bozma kararına uyulması hâlinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen | karara karşı, istinaf veya temyiz g sınırlarına bakılmaksızın sadece I temyiz yoluna başvurulabilir.

Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yar­gıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez.

Mahkeme, bozma kararına uyabileceği gibi direnebilir de bozma kararından sonra serbest­tir. Buna “bozmadan sonra serbestlik kuralı” adı verilir. Eğer mahkeme direnme (uymama-ısrar etme) kararı verirse, bunun gerekçelerini de ka­rarında göstermek zorundadır. Direnme kararla­rının temyiz mercii ise yukarıdaki hükümde be­lirtildiği şekilde Yargıtay Ceza Genel Kuruludur. Direnme kararı temyiz edilmez veya temyiz edilir ancak reddedilirse artık hüküm kesinleşir. Genel Kurulun, hâliyle bozma kararı vermesi de müm­kündür. Bu durumda ise dosya mahkemesine veya başka bir mahkemeye gönderilir. Mahkeme ise Genel Kurulun bozma kararına uymak zorundadır; gösterilen bozma nedenleri haricinde yargılama yapılamaz.

Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinin bozma kara­rı üzerine bidayet mahkemesinin “uyma” kararı vermesi de mümkündür. Bu hâlde bozulan karar tümüyle ortadan kalkar; mahkeme duruşma ya­parak yeni bir son karar verir. Mahkeme, ken­disinin “uyma” kararından sonra kuracağı hüküm yönünden kural olarak serbesttir. Yani mahkeme, Yargıtay’ın görüşü ile bağlı olmadığı gibi “uyma” kararıyla tamamen ortadan kalkmış bulunan eski kararları ile de bağlı değildir. “Uy­madan sonra serbestlik” ilkesi adı verilen bu ilke, ceza muhakemesinde güdülen gerçeğin araştı­rılması ve en doğru kararın verilmesi amacının bir neticesidir. Uymadan sonra serbestlik ilkesi gereğince mahkeme, uyma kararı üzerine ya­pılan duruşma sonunda, tekrar bozulan kararın­daki sonuçlara ulaşabilir ve ona benzer bir ka­rar verebilir. Bu, eski kararda direnme anlamına gelmez. Zira direnmede mahkeme, Yargıtay’ın bozduğu kararında hukuka aykırılık bulunmadı­ğını peşinen kabul etmekte ve yeni bir son far rar vermemektedir.

Ayrıca uyma kararı üzerine yapılan duruşma sonunda mahkemenin vereceği son karar önce­ki karardan farklı da olabilir. Örneğin zinanın suç olduğu dönemde mahkeme cezaya hükmetmiş ancak bu karar Yargıtay tarafından “eksik ince­leme” gerekçesiyle bozulmuştur. Bidayet mahke­mesi bu karara uymuş olsa da daha sonra yürür­lüğe giren bir düzenleme ile zina suç olmaktan çıkarılmış olursa, mahkeme de CMK m. 223/2-a uyarınca beraat kararı verecektir. Uymadan son­ra serbestlik kuralının Kanun’da görülen tek istis­nası, sadece sanık lehine temyiz yoluna başvu­rulmuş olmasıdır.

Mahkemenin “uyma” kararı üzerine incele­me yapacak merci ise Ceza Genel Kurulu değil, ilgili ceza dairesidir. Hatta mahkemenin bozma kararına uyduktan ve gereken işlemleri yaptıktan sonra yine eski kararını vermesi ve bu kararın temyiz edilmesi hâlinde bile temyiz inceleme­si yine ilgili ceza dairesi tarafından yapılacaktır. Zira uymadan sonra verilen son karar, ısrar kara­rı değil, yeni bir karardır.

Bozma üzerine verilen son kararın temyiz edilmesi hâlinde, temyiz incelemesini yapan makam da kendi bozma kararı ile bağlı değil­dir. Yargıtay, ilk kararında hata ettiğini görürse, kararını değiştirebilir. Hatta bu değişiklik daha önce bozulmayan noktalara ilişkin de olabilir. Zira unutulmamalıdır ki ceza yargılamasında her zaman temel amaç maddi gerçeğin ortaya çı­kartılmasıdır. Bozmaya uymadan sonra verilen son kararın temyizi hâlinde, hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcı­sı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır ola­maz (CMK m. 307/5).